Akan kanın durdurulmasını her şeyin üstünde tutan Başbakan Erdoğan, 'çözüm süreci'ni sabote etmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakmıştır.
Söylemek bile gereksiz: Medyaya servis edilen bu notlar, devlet ile Öcalan arasında yapılan görüşmeleri kapsamıyor. Ortada öyle birilerinin iddia ettiği gibi İmralı'da Öcalan'la devlet arasında varılmış bir mutabakat metni değil bu.
Öcalan oturmuş BDP'li vekillerle konuşuyor.
Büyük bir ihtimalle kendi tabanına mesaj verme ihtiyacı hissediyor.
Bu görüşmeyi üç BDP'linin Öcalan ile yaptığı bir görüşme olarak okumak gerekirken buna bilerek başka anlamlar yükleyenler elbette süreci sabote etmek isteyenlerdir.
Sanki İmralı'da bir masa kurulmuş!
O masanın bir ucunda Öcalan, öbür ucunda devlet/hükümet yetkilileri oturmuş!
Bunlar kendi aralarında oturup konuşuyorlar, pazarlık yapıyorlar filan!
Yok öyle bir şey!
Medyaya sızdırılan notlar tamamen özel sohbet havasında geçen sözlerden ibaret.
Yalçın Akdoğan'ın deyimiyle, devlet/hükümet açısından bu notlar, elbette 'yok' hükmündedir.
Bilinmesi gereken önemli bir gerçeklik daha var. O da, basına yansıyan bu notların Öcalan'ın örgütüne yolladığı mektupların içeriğiyle alakalı olmadığıdır.
O mektuplarda Öcalan'ın örgütüne sunduğu bir çözüm takviminin yer aldığı söyleniyor.
Ucu silahların bıraktırılmasına kadar uzanan bir çözüm sürecinin önemli ipuçları var.
Başbakan asıl bu yüzden sürecin kendisine önem atfediyor.
Akan kanı durdurmayı yüce bir değer olarak gören Başbakan Erdoğan işte bu yüzden sürecin üstünkörü yapılan bir özel sohbet bahanesiyle sekteye uğramasını isteyenlerin oyununa gelmemek gerektiğini hatırlatıyor.
Başbakanın herkesi bu süreçte duyarlı olmaya çağırması takdire şayandır.
Görünen o ki BDP, Başbakanın bu duyarlılık çağrısını doğru okumuşa benziyor.
Bu duyarlılık hattının zarar görmemesi için elinden geleni yapacağını açıklayan BDP kendi içindeki sızmalar konusunda da gerekli önlemleri almak zorunda olduğunu anlamış görünüyor.
Bunlar süreç açısından sevindirici gelişmeler.
Bazen hoşumuza gitmeyen bir şey demek ki hakkımızda hayırlı olabiliyormuş!
Bu 'sızdırma' olayı toplumda beklendiği gibi bir tepki oluşturmadı. Demek ki toplumun kahir ekseriyeti Başbakana güveniyor ve bu sorunun çözülmesini ziyadesiyle önemsiyor.
Öcalan'ın şahsımla ilgili hakaretlerini elbette karşılıksız bırakmam söz konusu olamazdı. Ama buradan hareketle kişisellik yapmak, başka bir deyişle, kişisel meseleleri çözüm sürecinin kendisine zarar verecek bir mecraya taşımak hiçbir şekilde benim başvuracağım bir yol da olamazdı.
Birilerinin olayı magazinel boyuta taşımasına izin vermek, sabotajcıların amacına hizmet etmekten farksız olurdu.
Başbakanımızın 'gerekirse baldıran zehiri içmekten kaçınmam!' dediği bir sürecin başarısına odaklanmak varken olayın maganizel boyutlara taşınmasına, dahası ve en fenası sürece zarar verecek polemikler/suçlamalar zeminine çekilmesine izin vereceğimi düşünenler yanıldıklarını umarım anlamışlardır.
Mehmet Metiner üzerinden hiç kimsenin sürece zarar vermesine izin vermem.
Benimle ilgili boyutu o yüzden bir daha açmamak üzere kapatıyorum.
BDP içinden o birilerinin böylesine sığ, anlamsız ve zararlı polemiklerle beni Öcalan'la vuruşturup nasıl bir siyasi/fiziki imha hattı oluşturmak istediklerinin elbette farkındayım. O aslan postuna bürünmüş çakallar, kurdukları tuzakları düşeceklerimi sanıyorlarsa beni yeterince tanımıyorlar demektir.
Kendini aslan sanan çakallara söyleyecek çok sözüm var, ama gün o gün değil.
Bu düşüncelerimi 1 mart günü katıldığım a haber'de net bir biçimde açıkladım.
Ne pahasına olursa olsun çözüm sürecinin sürmesi gerektiğini ve bu hassas süreçte herkesin hem diline dikkat etmesi, hem de süreci sabote etmek için pusuda bekleyen o Ergenekoncu-ulusalcı güç odaklarının değirmenine su taşıyacak duruşlardan kaçınması gerektiğini söyledim.
Altını çizerek şunları söyledim bir de…
Silahlar susuncaya kadar sürece zarar verecek konuşmalar yapmak haram olsun bize!
Muhabirin kendisi 'Bu tutanağı BDP'den aldım' diyorsa BDP'nin de kendi içine asıl gözlerini çevirmesi gerekir.
Zira BDP güvenilir bir taşıyıcı aktör olacaksa, evvelemirde kendi içini sağlam tutmalı.
Son söz: Biz hiç kimsenin oyununa gelmeyecek kadar siyasi basiret sahibiyiz. Böyle biline…