Biliyorum; politik yazılar edebiyatçı kimliğimi de dilimi de örseliyor. Ama kimi zaman susup kalamıyor insan…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arada bir coşar, “Ben devrimci Kemal’im,” diye seslenir. Devrimciyim demekle devrimci olunmuyor sayın genel müdürüm. Hele de sıkıştıkça Kemal Derviş’in Deniz Baykal’ın limanına sığınmaya kalkığınızda, ne devrimciliğiniz kalıyor ne de demokratlığınız…
Kemal Derviş için uzun uzun anlatmaya gerek var mı bilmem. Her tarafta bin türlü adaletsizliğin, tekellerin kışkırttığı savaşın, sömürünün kol gezdiği dünyanın egemeni kapitalizmin para kaynağına bekçi yazılmış bir adamdan halk için, yoksullar için, ezilenler için merhamet beklemenin ölü gözden yaş ummaktan farkı var mı? AKP’nin 2002 yılında iktidara geliş sürecini hazırlayanlardan biri de oydu. Neydi o Yeni Türkiye Partisi numaraları filan…
Deniz Baykal’ı da tüm CHP genel başkanlığı boyunca tek etkinliği olarak görülen haftanın bir günü yapılan grup toplantısının naklen yayınlanan televizyon mikrofonlarındaki bitip tükenmeyen “eee” sinden başka icraatlarıyla, marifetleriyle (Başaran amcamı ışıklara uğurladık, gönül rahatlığıyla vuruyorum Öztürkçe olmayan sözcüklerin gözüne!) de tanırız.
Recep Tayyip Erdoğan’a milletvekilliği ve iktidar yolunun açılabilmesi için az çabası olmamıştı. Gerisini de bilirim ben. 2000 yılında Bursa’da emekli olduğumda mahalle baskısı ile CHP Osmangazi ilçe yönetim kuruluna alındım. Osmangazi o zaman bile 600.000 nüfusuyla koca bir ilçe. Bir koşulum var dedim, bitip tükenmeyen toplantıları sevmiyorum; toplantılar kısa olur ve herkese de söz hakkı verilirse katılırım. Beni kırmadı ilçe başkanımız, değerli Ardahanlı hemşerim Sebahattin Sesli… On beş yirmi dakikada toplantımızı yapıp çevre semtlere, mahallelere, kahvelere giderdik; toplu sohbetlere, halkla söyleşilere.Parti kısa zamanda canlanmış, üye sayısını epeyce arttırmıştı.
Duyduk ki, Bursa’nın ortasına paslı hançer gibi bir teneke-beton yığını dikiliyor. Mimar mühendis odaları karşı, şehirciler karşı, aklını para için yememiş herkes karşı. Yeşil Bursa’ya ilk büyük darbe… Ve yine duyduk ki genel başkanımız Deniz Baykal da davetli ve açılışa gelecek. Toplandık, il ve ilçe örgütleri olarak karar alıp Ankara’ya bildirdik. Yapmayın sayın genel başkanımız, bu açılışa gelmeyin; bu şehre ve halka ihanet hamlesine katılmayın!
Delege seçimleri de yaklaşmıştı… Kendi buyruklarını dinleyecek birilerini göreve getirmek üzere bizleri görevden aldı çok değerli genel başkan! Örgütün karşı çıkması nedeniyle açılışa kendi gelmedi ama bir çelengi onu temsilen korodaki yerinden eksik kalmadı. Benim CHP serüvenim de o tarihte noktalandı!7 Haziran seçimlerinde sonra tam derin bir nefes alacaktık, oh be tek parti sultasından kurtulduk diyecektik ki, nereden çıktıysa, birden öne çıktı o kulak tırmalayan “eeee”leriyle, Cumhurbaşkanıyla görüşmeye gitti, arkasından da partinin meclis başkanı adayı olarak boy gösterdi.
Böylece daha önce Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir araya gelmeyi başarmış CHP – MHP görüşmelerinin de önü kesilmiş oldu. AKP, MHP’nin dolaylı desteğiyle meclis başkanlığını kaptı, demokratik çoğulluk, güçler ayrılığı hevesimiz de kursağımızda kaldı.
Bu süreçte MHP yaptığı muhalefete de aldığı oya da bir çeşit ihanet etti sanki de, Baykal’ın ve CHP’nin hiç mi kabahati yok?
Devrimciyim demekle devrimci olunmuyor sayın Kılıçdaroğlu. CHP’nin bugün aldığı oylarda en büyük payın sizde olduğunuzu da görüyoruz elbette. Canla başla çalışıyor, çırpınıyor kendi çapınızda partiyi var etmeye çalışıyorsunuz. Eğer Baykal’da kalsaydı bu partinin başkanlığı, kesin baraja takılırdı.
Yalnız devrimcilik daha farklı bir şey...
Bunu anlatmaya çalışıyorum. Siz SSK Genel Müdürü, ben kurumun emektar bir cerrahı iken de Cumhuriyet Gazatesi’nde “SSK Himmet İstemiyor!” başlıklı bir yazım yayınlanmış, Bakan Aydın Güven Gürkan’ın odasında bir araya gelmiştik.
Bana kalırsa o günkü SSK hastanelerinde bir düzeltme için atılacak ilk adım eczanelerin bina dışına çıkarılması, bunun sağlanması için de Türk Eczacılar birliği ve eczacı odaları ile görüşmek olmalıydı.
O görüşmeden kısa bir süre sonra Aydın Güven Gürkan bakanlıktan ayrıldı, bizim karşılıklı telefon görüşmelerindeki ısrarlarım da havada kaldı. SSK hastaneleri keşmekeşi AKP hükumetleri dönemine kadar da devam etti. AKP’nin halk tabanında bunca yer edinebilmesinin en önemli ayaklarından biri de sağlık ve sosyal güvenlik alanında yaptığı kimi yeniliklerdir.
Kısacası sayın Kılıçdaroğlu, devrimcilik için ilk koşul, önce halkı, ezilenleri, yoksulları düşünmek ve atılımcı olmak...
Kemal Derviş gibi finans oligarşisi akıllarını, Deniz Baykal gibi ilkesiz iktidar tutkunlarını baş tacı ettiğiniz sürece, devrimcilik kim, siz kim diyeceğim, eğer alınmazsanız…Alper Akçam