Diyarbakır İl Emniyet Müdürü Recep Güven, Diyarbakır Polisevi bahçesinde gazetecilerle tanışma toplantısı düzenledi.Çok Çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Güven “Bir çocuk dağa çıkıyorsa hepimizin payı var. Benim yitik evladım dağa çıkmış keşke ulaşabilseydim, ona normal bir hayat sunabilseydim. Keşke terörize olmasına mani olabilseydim diye ağlarım. Yani her teröriste de içim ezilir.” dedi.
Güven, 1990’lı yılları ise şöyle değerlendirdi: “Boşaltılan her köyün aslında geleceğimize tehdit olduğunu biliyorduk.”
Kan ve gözyaşının Diyarbakır’ın kaderi olmaması gerektiğini söyleyerek, denetimsizlik ve insan odaklı hizmet verilemediğinden ‘canavarlar’ üretildiğini vurguladı. “Bir çocuk dağa çıkıyorsa hepimizin payı var.” tespitinde bulunarak şunları kaydetti: “Nasıl özeleştiri yapmayayım. Karakoldaki memurumun kötü davranmasıyla zaten sosyal yaşamda tutunamamış bir çocuk.
Ben yüzlerce özgeçmiş okudum istihbaratta iken. Bu çocuklar yazmış ‘ulusal kurtuluş savaşımıza katkıda bulunmak istiyorum’ diyen son cümleyi. Evladım yaşın kaç ‘12, babam işsiz, annemi dövüyor, sosyal çevre berbat, okula bütçe yetiremiyorum.’ Sosyal yaşam savaşını devam ettiremiyor ‘ben savaşacağım’ diyor.
Bundan ne anlamamız lazım, çocuk bulunduğu yerden kaçıyor. Bunun kaçmasındaki sebeplerden biri de bensem... Bu toplumda bir sıkıntı varsa, bunu ortaya koymazsak nasıl çözeceğiz? Tabii ki konuşacağız. Tabii ki hep beraber hareket edeceğiz. Kaybettiğimiz insan çünkü. Patır patır insanlar ölüyor şurada. Her birinin hayalleri, sevgilisi, aşkı var. İnsanları öldürüyoruz, sevgilerini öldürüyoruz, yüreklerine çim koyuyoruz.” Güven konuşmasının devamında özetle şunları kaydetti:
Boşaltılan her köy geleceğimize tehditti: Diyarbakır’da 1991-1996 yılları arasında görev yaptım. En zor yıllar olarak bilinir. Keşke yaşanmasaydı, hiç olmasaydı dediğimiz bir süreçte Diyarbakır’da hizmet vermeye çalışmıştım. İnsanların çektiği acıları biz de yüreğimizde hissettik. Boşaltılan her köyün aslında geleceğimize tehdit olduğunu biliyorduk. Meçhule giden insanların herhangi bir sisteme tabi olamayacağını da biliyorduk. Geçmişi eleştirmek gibi bir olumsuzluğa girmek istemem ama bugün yaşadığımız sorunun temelinde bu var.
Keşke bu kadar geç kalmasaydık: Bir zamanlar bana 5 kişilik ekip verin, çocuğu dağda olan annelere gideyim ulaşayım demiştim. ‘Seni öldürürler’ dediler. Dedim kapısını kırarak girdiğimiz insan öldürmüyor da, kapısını çalarak girdiğimiz insan mı öldürecek? Keşke o zaman yapabilseydik bunları, bu kadar geç kalmasaydık. Tamam acı çektik ama habire yeni acılarla da bu işi sürdüremeyiz. Yeni acılar, yeni acıları doğuracak, yeni kinleri getirecek, yeter. Burada hep beraber güzel bir dünya kuralım diye varız.
Sorunu tam olarak ortaya koyamazsak çözemeyiz: 5 yıl Diyarbakır’da kaldım. 5 yıldan sonra söyleyebileceğim iki cümle vardı. ‘Kader mi? diye yüzyıllardır Dicle’yi besler gözyaşlarım, ben ağlamazsam kurur sanırım’. Şiir yazıyordum burada şiir yazamadım. Bütün duygularım dumura uğradı. Akşam saat 4’ten sonra kimse sokağa çıkmıyordu. Bir tek biz vardık sokakta. Saat 4’ten sonra ‘acaba nerede olacak patlama?’ diye endişeyle bekliyorduk. Evet, boyumuz küçüktü sözümüz dinlenmiyordu ama şimdi, epey bir zamandır sosyal devlet olmayı başarmış bir devletimiz var. Herkese ulaşmaya çalışıyor; dula, yetime, işsize. Bir şekilde ulaşıyor, yardım ediyor.
Önce vatan değil, önce insan: Devlet hizmet için vardır insana. Önce vatan değil, önce insan. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. İnsanı yaşatmıyorsak, hiçbir anlamı yok. Düzenimizin anlamı yok. En büyük sorun annelere ve çocuklara ulaşmak. Onlara belki ulaşamadığımız için, çok geç kaldığımız için sorun bu halde. Projeler zinciri başlatmayı düşünüyoruz. Milli eğitim ve üniversite ile ortak projelerimiz olur. Birtakım filmler yapabiliriz. Güvenlikçi yaklaşımlarıyla, klasik ifadesiyle bu işin çözülmeyeceğini en iyi bilenlerden biriyim. Bizim en büyük yardımcımız sizsiniz.
İkinci Gaffar olmak kolay değil: Rahmetli Gaffar abi gibi çok zor zamanda gelmedik. O konuşmanın bile zor olduğu bir zamanda geldi, herkesin gönlünde taht kurdu. İkinci Gaffar falan diyorlar, ikinci Gaffar olmak kolay değil. Onun seviyesine ulaşmak öyle her babayiğidin harcı da değil. Geldiğimden beri arkadaşımla bir il tahlili yapmaya çalışıyoruz. Sorunları ortaya koyduk hep beraber bir yol haritası çizdik, önceliklerimizi belirledik. Biz bir adım gitsek Diyarbakır halkı bize koşarak gelir, bunu biliyoruz.