Toplumu buna inandırmak için şekilden şekile girdiler.
Barışın en makul ismiydi.
Milli, yerli bir tutsaktı.
Kandan, silahtan o da bıkmıştı.
Silahlar teslim edilecekti…
Önce 10 gün içerisinde örgüt elemanlarının sınır dışına çıkacağını söylediler.
Sonra Mart ayı telaffuz edildi.
İki hafta önce, “Mayıs ayında bu iş kesin, örgüt tamamen sınır dışına çekilecek” dendi.
Dün ise Yeni Şafak, “Ağustos ayında bu iş tamam, örgüt sınır dışında” manşetini okurlarıyla buluşturdu.
Barış geliyordu…
Örgüt dağ kadrosuyla, İmralısıyla, BDP'siyle buna hazırdı ve yol haritaları mektuplarla belirlenmiş, protokoller hazırlanmıştı.
Ama önceki gün bir şey oldu.
Milliyet gazetesinin haberiyle “kral çıplak” dendi.
Kralın çıplak olduğunu İmralı görüşmelerinin kamuoyuna sızmasıyla öğrenebildik.
Bu süreçten ben de umutluydum.
Düne kadar…
Neredeyse beni bile yalanlarına inandıracaklardı.
Şimdi birileri şunu söyleyecektir.
“Öcalan'ın ağzıyla MİT seni Andıçladı ve kararını değiştirdin.”
Olayı hiç kişiselleştirme niyetinde değilim.
Andıçlanmaya da iftiralara da artık alıştım.
Şerbetliyim anlayacağınız.
Şahsımla ilgili Öcalan'a söyletilenlerin üzerinde bile durmuyorum.
Ancak; Kamuoyuna yansıyan konuşmalar bir gerçeği görmemize neden oldu.
İktidarıyla, MİT'iyle, medyasıyla kandırıldığımız gerçeği.
Ne örgüt silah bırakmaya niyetli…
Ne devlet kurma fikrinden vazgeçilmiş durumda.
Öcalan'ın söyledikleri açık; “Kendi kendimizi yöneteceğiz. Ben dahil herkes serbest kalacak. Devleti kuracağız. Bunlar olmaz, süreç biterse, 50 bin kişiyle halk savaşı yaşanacak. Ölen ölecek. Eskisi gibi olmayacak. Daha çetin bir savaş yaşanacak.”
Sizleri bilmem ama bu metinleri sızdıranlara teşekkür ediyorum.
İktidarıyla, MİT'yle, medyasıyla uzun bir süredir topluma ne kadar yalan söylendiği ortaya çıktı. Hükümete, kendilerine yakın medyadaki kalemlere ve tepkilerine bakınca bu gerçek o kadar net görünüyor ki.
Öcalan'ın açıklamalarından şunu anladım; Ergenekon, ulusalcı, aydınlıkçı grup, ve MİT içerisindeki ekipleri, Malatyalılar grubu bu süreci yönlendiren en önemli aktör. İpler hükümetin değil, “derin” yapının elinde.
Umarım bu ekip hem iktidarın hem ülkenin başına yeni bir çorap örmez.
Yazımı İhsan Dağı'nın bugünkü yazısıyla bitireyim: “Anlaşılan o ki Öcalan, öyle kamuoyunda allanıp pullanacak bir adam değil. Bu Öcalan'dan ‘makul bir lider' imajı yaratmak için çok çalışması gerekecek devletin. Konuşma zabıtları hem Türklerin hem de Kürtlerin ortasına düşen pimi çekilmiş el bombası… Bu işi yürütenlere benim tavsiyem şu; barış için elinizdeki malzeme buysa onu kamuoyu önüne çıkarmak yerine köşe bucak saklayın.”
Benden de iktidar kalemlerine küçük bir hatırlatma; Göreviniz ağır bir o kadar da zor. Bir katilden, “makul lider, barış güvercini” oluşturmak için çok çalışmanız gerekiyor. Gerçekleri köşe bucak nasıl saklayacaksınız doğrusu merak ediyorum. Bir de ne kadar eğilip, büküleceğinizi…
28 Şubat'ta zinde kuvvetler görevdeydi. Şimdi artık söz sırası sizlerde. Üzerinize yüklenen bu yeni misyonu layıkıyla yerine getireceğinizden hiç kuşkum yok. Şöyle bir de “Alçakları tanıyalım” yazısı yazarsanız, barışa büyük bir katkı sunarsınız.