Ancak insan, hele de kapitalizmin, piyasanın, mülk sahibi olabilme hırsının kışkırttığı, yeryüzünün en “akıllı” yaratığı olan insanoğlu, eleştirel ...aklının ve bellek yetisinin kendisine sağladığı öğrenme ve uygun davranış belirleme yerine “yanlış” olanı yapmayı sürdürüyorsa, sorumluluk, bilinemez bir yazgının değil, “toplumsal suç ortaklığı”nın olmalıdır.
1999 Yalova-Gölcük depreminde Bursa SSK Hastanesi’nde çalışan genel cerrahi uzmanıydım. Deprem gecesi kendimi toparlar toparlamaz, çağrılmayı beklemeden hastaneye koştum. Yalova’ya, Gölcük’e, birçok kez görevli ve gönüllü olarak gittim, enkazların altından gelen çürümüş ceset kokuları içinde insanlara yardımcı olmaya çalıştım.
Uluslararası sermayenin kışkırtması ve yerli fırsatçıların yönlendirmesi ile Çiller hükümeti tarafından kapatılması kararlaştırılmış Karabük ve İskenderun Demir Çelik Fabrikaları’nın Sivas’tan çıkan demirle Zonguldağın kara elmasını buluşturan, cevherden üretilmiş sağlam çeliği yerine, her türlü devlet desteğiyle piyasaya egemen kılınmış serbest piyasanın ABD’den gelen hurdalardan ürettiği çubuk demirin kullanıldığı yapıların depremle birlikte nasıl yerle bir olduğunu gözlerimle gördüm.
Yan yana duran iki yapıdan, cevherden üretilmiş nervürlü demirin kullanıldığı, kâr yerine ailenin yerleşimi düşünülerek yapılmış Kardeşler Apartmanı sapasağlam duruyorken, hemen yanında yapsatçıyla arsa sahibinin üç kuruş daha fazla kazanmak için her yola başvurdukları, hurdadan üretilmiş çubuk demirle deniz kumunun kullanılmış olduğu yandaki yapının bir katı bile ayakta kalamamış, bahtıkara insanlara mezar olmuştu.
Aradan yıllar geçti, 2011 yılının Ekim ayı sonuna geldik. Anadolu fay hattı üzerinde bulunan ve her an deprem olması zaten beklenen Van’da, Erciş’te, çevre yerleşim birimlerinde yerin altı, üstünü salladı; birkaç gün önceki evlat acılarının yürekleri yakıp kavurduğu ülkeye, depremde ölmüş yüzlerce canın, yaralanmış binlercesinin acı haberi çöktü.
Deprem kuşağı üzerindeki nedense yedi kat yapılmış, kat üstüne kat kondurulmuş Erciş ana caddesindeki yapıların tümü yerle bir olmuştu… Aradan saatler geçmişti; insanlar kazmayla, kürekle, dişle, tırnakla enkaz altından gelen çığlıklara, acılı seslere ulaşmaya çalışıyordu…
Yalova-Gölcük depreminde yitirdiğimiz 20.000 can, arada yaşanmış tam 12 yıl bize ne öğretmişti? Deprem şiddetleri ile yıkım oranı karşılaştırıldığında, gördüğümüz sonuç hiç farklı değildi. Yalnızca çıkarılmış bir yasayla, yapı ruhsat, alım satım aşamalarında kontrolü yapılan bir “Zorunlu Deprem Sigortası” vardı. Alavere dalavere dünyanın egemenlerinin son yıllarda büyük paralar kıvırdığı sigorta şirketlerinin işine yaramış olmalıydı olup bitenler. Van’da Erciş’te, Tabanlı’da yitirilmiş canları (varsa) sigortadan alınacak paralar geri getirecek miydi?
Belleksiz insanlar olarak büyük acılar yaşıyoruz… Kardeş kavgasının asıl kaynağı petrol şirketleri, HES kargaları, maden yağmacıları yerine birbirimize diş biliyoruz. Gözünü kırpmadan benzer yazgıyı yaşayan canlara kurşun sıkıyor CANAVARLAŞAN İNSAN… Fay hatları üzerinde kat üstüne kat çıkıyoruz, sonra da oturup dizlerimizi dövüyoruz…
BELLEKSİZ İNSANIN TOPLUMSAL ACISIYIZ BİZ…