30 milletvekili söz alıyor, 3 dakika sınırlaması konuluyor ama 8-10 dakika konuşanın da sözü kesilmiyor.
Başbakan konuşulanları dikkatli bir şekilde dinliyor, yine o meşhur defterine not alıyor, iki önemli noktada ise çarpıcı değerlendirmeler yapıyor. Başbakan toplantının bir yerinde, "Arkadaşlar" diyor. "Hep analiz yapıyorsunuz. Bu sorunun çözümü için öneriniz var mı? Öneri getirin. Çözüm öneriniz varsa onları söyleyin. Bizim çözüm önerilerine çok ihtiyacımız var." Başbakan bunu söylerken, "Niye analiz yapıyorsunuz" anlamında bir üslup kullanmıyor. Tam tersine, bir talepte buluyor, ihtiyaca vurgu yapıyor. Hemen başta belirteyim. Dokunulmazlık konusu gündeme getiriliyor. "Dokunulmazlıklara dokunmayalım" diyor milletvekilleri, doğrudan BDP'lileri hedef alacak bir adımın zarar vereceğini anlatıyorlar. Ama tek gündem dokunulmazlıklar konusu olmuyor. Hatta birkaç konuşmacı bu konuyu gündeme getirirken, ağırlıklı olarak Uludere üzerinde duruluyor. Bir de Zerdüştlük. Başbakan bu kez dokunulmazlıklar konusunda bir açıklama yapmıyor. Onu peşinen söyleyeyim. Ama Uludere ve Zerdüştlük konusunda çok çarpıcı değerlendirmeler yapıyor. Bir milletvekilinin, "BDP'lilere Zerdüşt demeniz rahatsızlık meydana getiriyor. İçlerinde dindar olanlar da var. Ayrıca Kürtler dindar insanlar" demesi üzerine Başbakan, toplantının sonunu beklemeden o anda cevap veriyor. "Ben de bu rahatsızlığın farkındayım" diyor. Sonra şöyle devam ediyor: "BDP'lilere, BDP'ye oy verenlere Zerdüşt demiyorum. Ama görüntülerini izliyoruz. Mağaradakiler Zerdüşt ayini yapıyorlar. Ben mağarada Zerdüşt ibadeti yapanlara diyorum. Görüyorsunuz namazla nasıl dalga geçiyorlar. Ben onlara diyorum." Uludere yerine, Roboski denilmesi üzerine Başbakan, dil konusunda bir itirazda buluyor. "BDP'lilerin dilini kullanmayalım" diyor. Sonra Uludere olayında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun tavrına dikkat çekiyor: "Dersimli bir genel başkan var. Ama Dersim konusunu ağzına almıyor, illa da Uludere diyor." Bu sözlerin ardından Uludere'ye ilişkin değerlendirmelerde buluyor ki, bence çok önemli. "Ben Uludere görüntülerini izledim. Görüntülerde insanlar var, hayvanlar var ve hayvanların üstünde malzemeler var. Ne olduğu bilinmiyor. Silah mı, akaryakıt mı belli değil. Geçmişte aynı yerden grup giriyor. İçeride eylem yapıyor, bize çok büyük zarar veriyor. Askere bunu sorduğumuzda, efendim tespit edemedik, çoban zannettik, kaçakçılık yapan köylüler diye tahmin ettik ama terörist olduklarını belirleyemedik" dediler. Bu kez vuruluyor. Vurulduktan sonra bakılıyor ki, hayvanların üzerindeki silah değil, kaçak bidonları, o çocuklar da terörist değil, kaçağa giden çocuklar. Bu ortaya çıkıyor. Bunun üzerine benim eşim gitti. Savcılık soruşturma açtı. Bu tür olaylarda tazminat olarak 23 bin lira verilir, biz 123 bin lira verdik."