Gerçekten öyle mi?
Başbakan konuşmasında çözüme dair aslında çok anlamlı şeyler söyledi. Dahası, çözümün yöntemini de gösterdi. Başbakanın süre nedeniyle okuyamadığı, ancak salonda herkese dağıtılan konuşma metninin devamı niteliğindeki 'AK Parti 2023 Siyasi Vizyonu' başlıklı kitapçığında devrimsel nitelikte somut yeni adımlar bir bir sayılıyordu.
Kimi gazeteci yazarların elle tutar yanı olmayan sözleri manidardı.
Neymiş efendim, o kitapçıkta yazılanlar Başbakanın konuşmasında yer almadığı için önem arz etmiyordu.
Oysa siyasetle uğraşan herkes bilir ki, partinin adını taşıyan bir belgede belirtilen her husus, o partinin topluma taahhüdüdür.
AK Parti kongresinde Başbakan Türkiye'yi nerden alıp nereye taşıdıklarını anlattı. Demokratik bir devrimin parametlerini ortaya koyduğu konuşmasında partisinin 2023 vizyonunu ortaya koydu. Yani ülkeyi hangi anlayış temelinde ve ne tür değişiklikler yaparak 2023'e hazırlamak istediklerini gayet net bir biçimde gözler önüne serdi. İşte '2023 Siyasi Vizyonu' başlıklı kitapçık bundan sonrası için AK Parti'nin öngördüğü değişiklikleri maddeler halinde sunan bir muhtevaya sahipti.
Hadi daha anlaşılır bir dille söyleyelim: Başbakan özetleyerek okuduğu canlı konuşmasında esas aldıkları demokratik değişimin paradigmasını, 'siyasi vizyon' kitapçığında da bunun ete kemiğe nasıl büründürüleceğini somut bir hedef olarak ortaya koydu.
'Kürt meselesinin halli' bahsinde Başbakanın yeni hiçbir şey söylemediğini iddia edenler bence kendilerine dağıtılan her iki metni bir arada okuyarak konuşmalıdırlar.
Başbakanın Kürt kardeşlerine yönelik sözleri, en başta samimiyetin diliydi.
Başbakan Kürt kardeşleriyle yürek dilini kuşanarak konuştu.
Kürt kardeşleriyle aynı inanç/anlam dünyasına mensup olmanın getirdiği eşitlikçi bir dille konuştu.
Bu dil, aynı inanca sahip herkesi bir tarağın dişleri gibi eşit gören bir anlayışa yaslanıyordu.
Bu üsttenci ve ötekileştirici bir dilin inkarıydı.
Başbakanın bir kez daha ret, inkar ve asimilasyon politakalarına son verdiklerini açıklayan sözleri bu anlamda önemliydi.
Bu dilin asıl 'çözümün dili' olduğunu anlamak için AK Parti'nin büyük engellemelere ve dirençlere rağmen cesaretle attığı demokratik adımlara bakmak gerekir.
Kürtlerin varlığını inkar eden ve Kürtlerin dilini yasaklayan devlet paradigmasını tarihe uğurlayan bir AK Parti gerçekliğini inkar etmek mümkün mü?
İnkara dayanan 'Kürt sorunu'nu bitiren, 'Kürtçe sorunu'nu da bütünüyle bitirmeye ahdetmiş bir Başbakan var karşımızda.
Bu icraatların hiçbirini sanki yapılmamış gibi hâlâ Başbakandan söz yerine icraat beklediklerini söyleyenler art niyetli değillerse büyük bir haksızlığın altına imza atıyorlar demektir.
Cumhuriyet tarihinde hiçbir lider 'Kürt/Kürtçe meselesi'nin temelli çözümü konusunda bu denli cesur adımlar atabilmiş değildir. Bırakınız adımlar atmayı, bunu telaffuz etmeye dahi cesaret edebilmiş değildir.
Bunun kadrini kıymetini bilmek gerekir.
Bunu söyleyen Başbakan iki önemli hususun daha altını yanlış anlaşılmasın diye çizme gereği duydu: Birincisi, bunu söylemek zinhar başa kakmak anlamına gelmiyor. Çünkü bu yönde attıkları adımların bir lütuf değil, haksızlığın ve eşitsizliğin giderilmesi için yapılan bir hak iadesi olduğunu hep söyledi/söylüyor. İkincisi, attıkları bu adımlarla işi temelli çözdük iddiasında olmadıklarını, atacakları yeni adımlarla bu sorunlu alanları tümden temizlemeye ahdettiklerini deklare ediyor.
Başbakanın Kürt kardeşleriyle yürek diliyle söyleşirken bunları hatırlatma gereği duyması bence çok anlamlıydı.
İşte Başbakanın sözleri:
'Cumhuriyet tarihi boyunca kim, hangi hükümet bu kadar cesur adımlar atmıştır?
Cumhuriyet tarihi boyunca hangi dönemde kardeşlik için bu kadar çaba gösterilmiştir?
Kürtlere karşı on yıllarca sürdürülen red, inkar ve asimilasyon politikalarına AK Parti son vermiştir.
Doğu ve Güneydoğu'ya, 10 yılda yaklaşık 35 katrilyon tutarında yatırımı AK Parti yapmıştır.
Kürtçe'nin önündeki engelleri AK Parti kaldırmıştır.
TRT ŞEŞ'i kurup burada 24 saat Kürtçe yayını AK Parti başlatmıştır.
Olağanüstü Hal'e AK Parti dur demiştir.
Faili meçhullerin ardına AK Parti düşmüştür.
AK Parti Kürt meselesinin çözümü için son derece kararlı, son derece samimi adımlar atmış, hiçbir engele boyun eğmeden reformlarını gerçekleştirmiştir.'
Başbakan bütün bunları samimiyetle aktardıktan sonra Kürt kardeşlerine de yürekten bir çağrıda bulunuyordu:
'Biz Kürt kardeşlerimize karşı yüzlerce adım attık; şimdi artık, bu yeni dönemde, Kürt kardeşlerimin bizlere karşı bir adım atmasını bekliyoruz.
Kürt kardeşlerimin, YETER ARTIK diyerek, teröre karşı cesaretle seslerini yükseltmelerini bekliyoruz.'
Somut hiçbir yeni adımdan bahsedilmedi diyenlere işte '2023 Siyasi Vizyonu' adlı kitapçıktan cevap:
-Anadilde savunma konusunu yasal bir düzenleme ile sorun olmaktan çıkaracağız.
-Resmi dilimiz Türkçe'dir. Ancak vatandaşlarımızın anadillerinde kamu hizmetlerine erişimlerinin sağlanması çalışmalarına hız vereceğiz.
-Mevzuatımızda etnik ayrımcılık algısı oluşturan bir çok hükmü temizledik. Önümüzdeki süreçte bu çaba en mikro düzeyde devam edecektir.'
Bütün bunların açık ifadesi şudur: Artık Türkiye'de anayasamızda, yasalarımızda, mevzuatımızda etnik ayrımcılık algısı oluşturan ne varsa hepsi temizlenecektir.
İşte AK Parti'nin taahhüdü: Eşit, ayrımsız ve ayrıcalıksız bir vatandaşlık rejimi!