Görüyorum, her gün yaşıyorum, toplum gergin.
Farklı kesimler arasındaki mesafe açılıyor.
Hoşgörüsüzlük yaygınlaşıyor.
Neden?
Sorumlusu kim ?
Demokrasi son aşamada nedir; diyalog, müzakere ve uzlaşma.
Bizde geriye kaldı çatışma.
Siyasiler, liderler konuşamazsa toplum da konuşamaz.
Dikkat!!!
Nefret ve şiddet kültürü yaygınlaşıyor. Hem de hızla.
Siyasi anlayışımız sakat, demokrasi kültürümüz eksik.
"Azınlıklaştırma", galiba bir proje olarak uygulanıyor. 'Ötekileştirme' ve 'azınlık hale getirme' bir siyasi mühendislik olarak sahneye konuluyor. Nasıl mı? Çoğulculuk değil, çoğunlukçuluk politikasıyla. Yani geniş kitleyi bir yana yığıyorsun, ortak din, mezhep, menfaat ve veya siyasi payda üzerinden safları sıklaştırıyorsun. "Biz biz biz" diye diye. Oldu mu sana karşındakiler "siz"
Ondan sonra bu taraftaki kitle, ne deseniz inanıyor. Karşı tarafa karşı birleşiyor.
Çünkü siz toplumun yüzde 40'ı, seçmenin yarısıyla "aşk/ nefret ilişkisi" kurdunuz. E biliyorsunuz ki aşkın da gözü kör.
Sandıkta da çoğunluğu ele geçiriyorsunuz. Makinanın çarkları her zaman lehinize çalışıyor. Karşınızdaki kitle parçalanmış, medyada görünmez kılınmış, baskıyla sindirilmiş, üstelik etkili lideri de çıkaramamış içinden.
Zaman sizin zamanınız yani. Teksiniz. Güç sizde.
"Siyaset adamı" olarak her zaman kazanacağınız, "devlet adamı" olarak daima kaybedeceğiniz bir oyunu kurmuş oluyorsunuz.
İş, ince mühendislik hesaplarına kalıyor. Çoğunluk belli. İş, azınlık tanımına kalıyor. İktidar gücü ve baskısı karşısında hakkını koruyamayan ve sesini çıkaramayanlar azınlıklıktır. Mühendislik ve ince işçilik devreye girer.
Genelde kadınlar ve Aleviler, sonra engelliler, işçiler, özellikle taşeronlar, bazen gayri müslimler, eskiden Kürtlerdi şimdi değil...
Son dönemde Atatürkçüler "kendilerini azınlık" hissetmeye başladı. Eskiden muhafazakarların yaşadığını, intikam alırcasına bu kez Cumhuriyetçi kesimlere tecrübe ettiriyorlar. Daha sertini, daha acımasızını. Modern yaşam tarzına inananların üzerine kaygı ve mutsuzluk boca ediliyor. İktidar baskısı uygulayarak. Böyle bir iklim ve psikoloji yaratıldı.
Şimdi bana yardımcı olur musunuz? Ben neden azınlığım?
Oldum olası toplumun merkezinde olduğunu düşünen ben, halkın içlnden gelen ben, Atatürkçülük gibi en temel paydalardan biriyle halkının değerlerine göbekten bağlı olan, Cumhuriyetini içtenlikle sevip benimseyen ben neden azınlığım? Bu partilerin hiçbirine kendimi yakın hissetmediğim için mi? Oyumu versem bile, gönülden değil kerhen sandığa gittiğimden mi ? Temsil edilmediğimi hissettiğimden?
Bu gidişattan ülkem adına kaygılı ve mutsuz olduğum için mi? Neden ?
Bana, neden "sen azınlıksın" diyorlar?