Kars
Öyle güzel ki ölürüm artık
Beyaz uykusuz uzakta
Kars çocukların da Kars'ı
Ölüleri yağan karda
Donmuş gözlerimin arası
..............................
Cemal Süreya , şiirin Süreyası Kars'da Maliye de çalıştı. Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olması hasebiyle devrin tüm ünlüleriyle arkadaştır.
Münevveran-ı dönemin şekil vericisi; şekillenicisidir.
Kars için yazdığı şiir , bir Ardahan yolculuğu esnasına mahsus talihtir.
Mısralar dudaklardan dökülmez , akarlar , eger kaynak çoş etmiş ise , eger kökünde su, leb-i derya gibi bitmezse dudak mudak kar etmez adamın ağzını yırtar da püskürür, çıkar!
Cemal Süreya'yı o gün " Esin " Ardahan Aorasıyla yakaladı. Beyaz yoluyla Ardahan , yolculuk halinde ki şair'i çarptı, çırptı, çırptı, ta ki dizeleri ağzından sökülen mırık dişler gibi alıncaya değin!..
Bir bir aldı kelimeleri şairin ruhundan!...
Ardahan'ın tapulu şiiridir.. Kars'ın tapulu lirizmasıdır bu şiir! Bu şiir mühr-ü devran gibi... Şad olasın! Ey şair...
Zirvelerden iniyor gözümüz, görmeğe:
Ardahan'a yılan gibi kıvrıla kıvrıla ; yekine yekine VABİS bir otobüs yeriyor. Gördüğümüzde bu! Yakup Emiye emanet şairler, şiirler, Ardahan ve bir de: Ardahanın gelecekteki istikbali !
Ardahan otobüsünde: Cemal Süreya en önde oturuyor. Demir döşemenin üstünde üstüpüden ispirtolu ateş yakmış Yakup Emi, şairler üşümesin!... Memleket hayrına ne iş olsa bu şöför milleti koşardı...
Burunlu Vabis'in ısı donanımı yoktu. Ön camı üstelik ortadan dik ayrıktı. Şöför koltuğu yüksek. Uzun direksiyon borusu, def kadar bir kasnağa bağlı vana'yı andırıyor. Şöfer mahalli yolcuların görme hizalarının üstündeydi.
Cemal Süreya... sağ da yağan karla irişip oynaşan Kiziroğlu köyüne bakıyor! Baksan no'lur , bakmasan no'lur diye geçiriyor içinden. Bu manzara dile gelmedikçe. Söyleyip, kendin derdin anlatmadıkça sanat n'olsun , şiir n'olsun !....
Turgut Uyar, şöförün üç gerisinde, solda gördüğü MİŞKA 'nın değirmanına eyice baktı. Çataklı çocuk yanında oturuyordu. Ona, değirmanın hikayesi'ni sordu! Çocukta üstüne bir kelam bile koymadan. Hakikat namına ne varsa anlattı.
Kardaş Can !
Turgut Uyar, Türk Şiir 'nin bir yalnız adamı ve dev'i Posof'ta bir yıl kadar çalıştı. Uyar'da sahici bir münevver. Ah bir biline bilse Münevver kolay yetişmiyor! Azizanlar ! Bir beyin cerrahı ya vardır ya yoktur !..
Turgut Uyar " YALAĞUZ" şiirini bizim Posof'a yazmıştır. Posofluların "O" güzel diyalektleriyle söyledikleri gibi söylemiştir.
" YALAĞUZ'U"
Yalınız yalınız düşüyor kar daneleri bir bir.
Şair: " Kar da yalnız bencileyin dedi. "Mişkanın değirmanı da metruk. Bu Dünyanın nesine gümanem dedi. Yol yalınız, tipi boran yalınız... Çatak yalınız... Kısırın dağı orada...Eyy! O da yalağuz!..
YALAĞUZ
"Bektaş yüce dağ başında -yalağuz-du.
Bektaş zaten doğduğundan beri -yalağuz-du...
Bir sopa,üç beş koyun,bir köpek,
Bulutların içinde kendi kendine -yalağuz-du...
*
Mintanı ile yalnızdı, çarığı ile yalnızdı,
Bilinmez düşünceleri, Tanrısı ile yalnızdı...
Köyde, şehirde,kasabada,dağda.
Beş on kelimesi, diliyle.
Yalnız insanların o garip haliyle;
Yalnızdı Bektaş,yapayalnızdı...
*
Bektaş mayıs böceği kadar yalnızdı,
Esaretinde hürriyetinde sevdasında,
Üç yaşında da yalnızdı, on beşte de, seksende de,
Yağmurların altında, bulakların kenarında.
Türküsünde, koşmasında,şarkısında,
Tamamda da noksanda da,
Papatya gibi yalnızdı, kuşyemi gibi yalnızdı.