Kültür Evi yönetiminin birlikte imzaladıkları, ‘Akan Kan Dursun’ başlıklı metin şöyle;
**AKAN KAN DURSUN
Türkiye'de, her gün ölümün acı yüzüyle tanışan insanların feryadı dinmiyor.
Sorun Doğu, Güneydoğu sorunu olmaktan çıkmış, Türkiye'nin dört bir yanını ateş topu gibi sarmıştır. Yoksulluk, yoksunluk, ekonomik az gelişmişlik ve işsizlik gibi değişkenler kendi ürünü olarak sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik ve sosyo-politik çatışma ve rahatsızlıklar yaşatırlar.
**AKAN KAN DURDURULSUN ANALAR AĞLAMASIN ..
Türkiye'de, her gün ölümün acı yüzüyle tanışan insanların feryadı dinmiyor.
Ölen babasını, oğlunu abisini, kardeşini, eşini, nişanlısını, mezarlığa taşıyan yüzlerce binlerce kişi;
Yüz binlerce asker ve sayıları on binlere ulaşan köy korucularıyla yürütülen bir "mücadele"; defalarca gerçekleştirilen sınır ötesi harekât ya da sıcak takip.
Terörle mücadele adına harcanan yüz milyarlar.
Henüz adı üzerinde bile uzlaşamadığımız bir sorun: "Kürt Sorunu", "Güneydoğu Sorunu, "Düşük Yoğunluklu Savaş", "Bölücü Terör" ya da "PKK Sorunu". Ülke olarak canımıza ve bütçemize kasteden bu sorunu tanımlamak için kullanılan nice nice isimler..
Sorun Doğu, Güneydoğu sorunu olmaktan çıkmış, Türkiye'nin dört bir yanını ateş topu gibi sarmıştır.
Doğu ve Güneydoğu Bölgesi, sosyo-ekonomik ve kültürel yapısıyla, Türkiye'nin feodal bağları ile yaşam tarzının en fazla hissedildiği bir coğrafi alandır. Diğer bir deyişle, aşiret yapılanması ve ilişkilerinin en fazla yaşandığı bölgelerimiz olarak varlıklarını sürdürmektedirler.
Gerek din temelli olsun ve gerekse de etnik temelli olsun ülkemizde olaylar en fazla bu bölgelerde yaşanmakta olup, pek çok sorun ve problem bu bölge kaynaklı olarak onlarca yıldır, tüm toplumun gündelik yaşamını oldukça yakından ilgilendirmekte ve etkilemektedir.
Güvenlik duygusu ve gereksiniminin bu yolculuğu, günümüz toplumlarında da en önemli gereksinim olarak yerini korumakta ve her ülke, bütçesinden en büyük payı güvenlik harcamalarına ayırmaktadır. İç ve dış güvenlik olarak temelde ikiye ayırabileceğimiz güvenlik gereksinimi, bir ülke için her koşulda kendi sınırları içindeki halkının güvenliğini sağlamaya yöneliktir. Bununla birlikte, vatandaşları yaşamın her alanı açısından tam olarak tatmin etmektir.
Özellikle yoksulluk, yoksunluk, ekonomik az gelişmişlik ve işsizlik gibi değişkenler kendi ürünü olarak sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik ve sosyo-politik çatışma ve rahatsızlıklar yaşatırlar.
Bunun sonucunda giderek sınırlanan bireysel özgürlükler ve ihlal edilen insan hakları, bir süre sonra toplumsal yaşamda yeni tür problemlerin ortaya çıkmasına yol açarlar. Eğer zaman içerisinde uygun çözümler üretilmez ise sorun giderek kangrenleşir ve sonuç kaçınılmaz olaylara yol açan bir hal alır.
Doğu ve Güneydoğu ile ilgili sosyal ve ekonomik verilere göz attığımızda da parlak bir tabloyla karşılaşmamaktayız. Sosyal durum, İş ve çalışma yaşamı ile ilgili olarak içerisinde bulundukları sorunları, onların eğitim ile ilgili olarak yaşadıkları sorunların bir uzantısı olarak değerlendirmek de mümkündür.
Bölgede ki İşsizlik oranı, neredeyse Türkiye ortalamasının iki katına yakındır. Emeklilik hakkını kullananların sayısı da Türkiye ortalamasının çok altında bulunmaktadır. Bölgede tarım sektöründe çalışan nüfus da Türkiye ortalamasının üzerindedir.
Sadece bir işte çalışma açısından değil, çalışanların elde ettikleri gelirler (hane halkı geliri) açısından da, Türkiye ortalamasının oldukça altında bir gelir elde ettikleri
bilinmektedir.
Türkiye'nin faklı bölgelerindeki cari fiyatlarla kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hâsıla oranlarına bakıldığında da, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin diğer bölgelere göre, göreceli dezavantajlı konumu açıkça görülebilmektedir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu sorunu da, Kürt sorunu da Türkiye'nin demokratikleşme ve demokratik haklar sorunu ile iç içedir. Sorunların yoğunlaşarak arttığı dönem, demokrasinin askıya alındığı dönemdir.
Terörle mücadele ileri sürülerek halka yapılan baskı haklı gösterilmemelidir.
Ülkemizin birçok bölgesinden demokrasi yok düzeydedir. Halkın devlete duyduğu güven boşluğu giderilmelidir.
Etnik ve dini duyarlılıklara demokratik çözüm, çok kültürlü toplumların, çoğulcu demokrasinin vazgeçilemez koşuludur. Feodal yapı aşılmadan, eşitsizlikler giderilmeden, sosyal devlet yapılanması kökleştirilmeden sorunlara kalıcı çözüm sağlanamaz.
Terör iç ve dış bölgesel boyutları olan bir sorundur. Etnik ve dini manadaki sorun ise ülkemizin çok kültürlü toplum olmasından kaynaklanan bir "ülke içi demokrasi" sorunudur. Çoğulcu demokrasi içinde, kılık kıyafet serbestliği, etnik ve dini konulardaki duyarlılıklara demokratik çözüm anlayışıyla aşılması gereken temel sorunlardır.
Demokratik ve insan hakları çerçevesinde sorunlara kalıcı çözüm üretilmediği sürece aşırı milliyetçi guruplar bundan nemalanarak önlenmesi mümkün olmayan dolaylara sebebiyet verebilmektedirler.
TALEPLERİMİZ
" Demokratikleşme düzenlemesi içerisinde anayasadan başlayarak bütün ilgili yasal düzenlemeler demokratik hukuk ilkelerine uygun hale getirilmelidir.
" Yurttaşlar hayatın her alanında istedikleri gibi ve özgürce kendilerini ifade etme hakkına sahip olmaları olanağı sağlanmalıdır.
" Toplumdaki değişik kültür ve dillerin topluma, tarihe ve kültürlere saygı anlayışı içerisinde akademik bir çalışma olarak araştırılması, bu amaçla araştırma birimleri, enstitüler kurulmalıdır
" Temel anlayış olarak yurttaşların suçsuzluğu esas alınarak, yurttaşların her türlü temel hak ve özgürlüklerine sonuna kadar saygı gösterilmelidir.
" Zora dayalı istihbarat elemanı görevlendirmelerine son verilmelidir.
" Türkiye'nin demokratikleşme sürecinin başarıya ulaşabilmesi için tabu sayılan konular bir bir ele alınıp açıklığa kavuşturulmalıdır.
" Türkiye, insanların dil, etnik köken, gelenek, kültür farklılaşmasını toplumun bütünlüğü içinde ortaya koymaktan korkmamalıdır. Devletin bu farklılaşmaları yasaklar koyarak engellemesi de özendirmesi de yanlışlık olarak değerlendirilmelidir.
" Asimilasyona, var olan bir etnik yapıyı inkâra dönük yaklaşımlarla bu sorunun çözülemeyeceği artık anlaşılmalıdır.
" Kürt sorunu kapalı kapılar ardında konuşulan ve sözün belirsizliğine dayanan bulanıklığından kurtulmalıdır.
" Türkiye olağan hukuka geçmelidir: Hukuk ve adalet reformları gerçekleştirilmelidir.
" Bazı güçlerin Sivil otorite üzerindeki demokrasi ile bağdaşmayan üstün konumuna son verilmelidir.
" Köy koruculuğu tasfiye edilmelidir.
" Tüm siyasi görüşler özgürce örgütlenebilmelidir.
" Düşünce suç olmaktan çıkmalıdır.
" Düşünceyi ifade, toplantı ve gösteri yürüyüşü gibi oluşumlarda bulunup, eylemler veya düşünceleri nedenleri ile tutuklu ve hükümlü konumda olanlar için, genel af çıkarılarak ülkede hoşgörü ve iç barış ortamına geçişin zemini yaratılmalıdır.
" Hangi alanda olursa olsun milliyetçiliğin özendirilmesinden ve akan kan üzerinde siyaset üretmeye çalışan akımlara karşı caydırıcı önlemler alınmalıdır.
" Türkiye'de illegal yapılar tasfiye edilmelidir.
" Kontrgerilla yapılanmasından günümüze kalan tüm yapılanmalar tasfiye edilmelidir.
" Tüm güvenlik güçleri haber almada ihbarcılık, özel hayatı gözleme, izleme ve gizlice dinleme gibi ilkel ve demokratik olmayan yöntemlere itibar etmemeli, ulusal güvenlik ve çetelerin çökertilmesi amaçları dışında bu uygulamalar toplumsal gündemimizden çıkarılmalıdır.
" Her gün ülkemizin değişik kesimlerinde can veren insanları ve bizlere yaşatmış olduğu toplumsal travmayı yaşamak istemiyoruz.
***YÖNETİM KURULU
1 TUNCER DAĞ Mali Müşavir Başkan
2 Togay Çoban Mali Müşavir Bşk Vekili
3 Gürhan Şimşek İş Adamı Bşk Vekili
4 Gürbüz Selçuk Mimar Bşk Vekili
5 Ayhan Aydemir Mali Müşavir G.Sekr
6 Mustafa Şimşir Muhasebeci Muhasip
7 Cansever Korkmaz Avukat Bşk.Yrd
8 Kenan Terekeme İş Adamı Bşk.Yrd
9 Hülya Şimşek Emekli Memur Bşk.Yrd
10 Ramazan Tan Yönetici Bşk.Yrd
11 Güven Avşar İş Adamı Bşk.Yrd
12 Sema Atak Ev Hanımı Bşk.Yrd
13 Volkan Coşkun Esnaf Bşk.Yrd
14 Murat Aydın Sanatçı Bşk.Yrd
15 Bengül Karabacak Eğitimci Bşk.Yrd
16 Zeynep Karatay Sanatçı Bşk.Yrd
17 Şafak Avşar Emekli Öğretmen Bşk.Yrd
18 Caner Yıldırım Muhendis Bşk.Yrd
19 Hakan Kılıç Sanatçı Bşk.Yrd
20 Mihrican Deniz Gazeteci Bşk.Yrd