CHP Ardahan İl Örgütündeki Örgütlenme sorunları..
Ülke yurttaşlarının tamamı Atatürk Cumhuriyetinin Temel İdeolojisine ezici çoğunlukla sahip çıktıkları halde, nasıl oluyor da sosyal sınıf açısından CHP’ye oy vermesi elzem olan kitleler CHP’ye oy vermekten imtina ediyorlar?
Öncelikle insanlar arasında dizi ya da grupların ne olduğunun tarifini yapmakla işe başlamalıyız.
Dizi dediğimiz insan toplulukları sadece belli bir amaç için bir araya gelmiş bunun dışında ortak akıl ve toplum ruhu olmayan birlikteliklerdir. Bir sinemada film izleyen kişilerin oluşturduğu ya da bir kuyrukta bekleyen insanların oluşturduğu topluluklar bu tarz topluluklardır.
Grup dediğimiz insan toplulukları ise; Aralarında etkileşim olan, belirli bir amaç etrafında bir araya gelmiş ortak akıl ve toplum ruhunu bünyesinde barındıran göreli sürekliliği olan birlikteliklerdir.
Aile, okullar, sendikalar, dernekler, siyasi partiler birer toplumsal gruptur
Günümüz Ardahan CHP’sinin genel örgütlenme biçimi dizilerden oluştuğu, grupsal özellik taşımadığı rahatlıkla gözlenmektedir
Çünkü Ardahan ve diğer küçük yerlerdeki örgütlenmeler, partinin değil, kişisel menfaatlerin öne çıktığı birliktelikler olarak seçmence tanımlanmaktadır.
Nedenini sorgulayacak olursak;
CHP’de politika yapan insanların genel yapılarına bakıldığında; Bu kişiler,tekbenci yapıda, siyaseti , dizi bilinci düzeyine endekslenmiş bir etkinlik olarak görme eğilimindedirler.
Kıskançlık ve hırs; İktidar iradesi içinde değil, zayıfların düşünceleri içinde yer alır.
Ardahan gibi organik ilişkide olan bölgelerdeki CHP örgütlenmelerine baktığımızda, gözlemlediğimiz, toplumsal hayranlık uyandırmaktan uzak bireylerin (lümpenlerin) ellerindeki küçük iktidarlarını korumak için diğer nitelikli rakiplerine karşı daha fazla çaba harcamaları, toplumda genel kabul gören dedikodu mekanizmalarını rahatlıkla hayata geçirebilmeleri, kirli politikalara daha çabuk adapte olmaları şeklinde kendini göstermektedir.
İktidarda gibi görünse de muktedir olamayan bu dizinin bireyleri, aday olma aşamasında onları maniple eden diğer asıl iktidar sahiplerinin işini kolaylaştırır.
Lümpenler derken; üretmeyen, emeğiyle yaşamayıp, toplumsal ve feodal ilişkiler, ya da bireylerin inayetiyle bir şekilde hayatını idame ettirenler akla getirilmelidir.
Kolaylıkla güdülenebilir, idare edilebilir olmaları nedeniyle sürekli partiler içinde çöreklenen, yukarıda tanımlanan bu kişi veya kişiler, hem kirli siyaset yapmayı planlayan tüm adaylarca rahatlıkla yönlendirilir, hem de var oluş biçimlerine uygun olarak kolaylıkla maddi imkânlar çerçevesinde taraf edilebilirler.
Bize göre CHP’nin küçük yerlerde oy kaybetmelerinin ana nedenlerinden biri de bu tarz örgütlenme biçimleridir.
Bir diğer handikapta; 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonucu Türk toplumunun oldukça katı bir biçimde depolitize edilmesi, cuntanın dayatmacı tavır ve propagandalarıyla siyasetin kirli bir uğraş, siyasetçilerin ise ülke için değil kendi menfaatleri için politika yapan güruh olarak nitelendirilmesi, toplumu idare edebilecek eğitim, zeka ve sosyal kapasiteye sahip insanların demokratik olmayan tüm argümanlar kullanılarak sindirilmeleri sonucu, siyasetteki kalitede büyük gedikler açılmış, küçük yerlerde CHP yönetimleri lümpenlerin eline geçmiş, asıl oy alması gerekilen yerler olan küçük illerde CHP trajik oy kayıplarına uğramıştır.
Siyaset meydanı niteliksiz kişilerin eline geçmiştir.
Bunları da maniple eden parası zekâsından çok olan kişiler de rahatlıkla, CHP’nin temel felsefesine aykırı verilere sahip oldukları halde, CHP’de söz ve makam sahibi olmuşlardır.
Partinin asıl yönetici tabanını oluşturan aydınlar, akil adamlar, yerel eşraf; Lümpenlerin kendilerine has olan kalitesiz siyasetinin içine girmektense ya dışarıda kalmayı tercih etmişler, ya da istemeye istemeye siyasetin daha düzeyli yapıldığı başka partilere gitmek zorunda bırakılmışlardır.
12 Eylül darbesi sonucu depolitize edilen yurttaşlar dışında, kamu görevlilerine de siyaset yapmak yasaklanmıştır.
Sosyal demokrasinin getirdiği her türlü örgütlenme biçimi yasaklanmış, sosyal demokrat kesim sürekli takibata uğratılmış, işlerinden edilmiş, sürülmüş, tutuklanmıştır.
Sosyal demokrat kadrolar bilinçli olarak, açlıkla pasifizm arasındaki seçeneklere mahkûm edilmişlerdir.
Diğer yandan; Siyasette boşluk olmaz sözünü doğrularcasına, bu yasaklamalar yapılırken, yine 12 Eylülcülerin göz yummasıyla, Sosyal Devlet ideolojisini savunmayan kesimler ise, gayri resmi olarak kamu görevlileri arasında siyasi örgütlenmelere gitmişler, teşvik edilmişler, hatta köylerdeki kamu görevlileri bile ilerde iktidara gelecek kadroların oluşumunda cansiperane çalışmışlardır.
Bu ilişki biçiminde hem iktidarın olanaklarından yararlanmak hem de kamuda yükselebilme şansı edinmek, daha iyi yerlere ve mekânlara geçmek olası hale gelmiştir.
Bu tür yapılanmalarla, maksat hâsıl olmuş, siyasi grup ilişkileriyle birey, maksimum faydayı sağlamak için birer parti sempatizanı haline getirtilmiştir.
Aslına bakacak olursak; CHP’nin içindeki lümpen gruplar nasıl parti için bir handikapsa, diğer örgütlenme biçimindeki kamusal lümpenler de aynı şekilde iktidar ve devlet için de handikap olarak değerlendirilmelidir.
Zira sırf siyasi nedenlerle bürokrat ya da teknokrat yapılan kesimde kalite düşmesi, devletin işleyişini (ekonomik, mali, siyasi, sosyal)zafiyete uğratma riskini de beraberinde getirebilir.
Lümpenliğe dayanan davranışlar ve yapılanmalar sağlıksız ve tehlikelidir.
Lümpenlerin mevzilerini korumak için legal ya da illegal davranışlara rahatlıkla sapabildikleri herkesçe malumdur.
Sebep sonuç ilişkisi düşünüldüğünde nitelikli kadroların devre dışı kalmasına, toplumsal kalitenin düşmesine, ilgililerin bilgisiz, bilgililerin de ilgisiz kalması sonucu sosyal devletin de zarar görmesine neden olmaktadırlar.
Ardahan gibi kapalı, küçük, birbirlerini tanıyan bölgelerin tamamında oy kullanan seçmenler, öncelikle tanınmamış olan değil, tanınmış, bilinmemiş olan değil, bilinmişi seçme eğilimindedir.
Böyle davranmakla sadece seçimden seçime hatırlanan birey elindeki oy gücüyle, genel bir ortak çıkar kaygısıyla hareket etmektedir.
Oy vermeyi düşündüğü partinin seçimi kazanamama ihtimalini değerlendirerek, başka bir partiye yönelmesi de bu tarz kaygılardandır.
Günümüz Ardahan CHP seçmen profiline bakacak olursak; kitleler, refleks olarak geçmişten gelen bir alışkanlıkla oy vermektedirler.
Çoğu atadan dededen beri CHP’li olduklarını söylemektedirler.
Bir diğer kesim ise; Başka partilerin, Atatürk’ün kurduğu Devletin genel yapısını ve temellerini sarsacakları korkusuyla, duydukları kaygılar neticesinde CHP’ye oy vermektedirler.
CHP kadrolarının, küçük yerlerde bir türlü üzerlerinden atamadıkları, seçkin aydınlar tarafından tasfiye edilecekleri korkusu ve kadroların da bu korkuları abartarak, aydınları bir anlamda, ötekileştirerek saf dışı etmeye çalışmaları, partinin toplum nezdinde itibarını zedelemektedir.
Aydın kesimle, örgütün çelişkisi giderilememiştir. Ayrılık tam tersine daha da derinleşmiştir.
Atatürk’ün aydınlara verdiği değer hatırlanacak olursa, CHP’nin içine düştüğü bu durum hazindir.
Yönetici kadrolar, birkaç yandaş delege oylarıyla seçilmiş olsalar bile kitleyi temsil etmedikleri açıktır.
Aydınları dar görüşçü zihniyetle, yereldeki parti yönetimlerinden kurnazlıkla uzak tutmaya çalışmaları, ‘başkalarını dâhil etmemecesine, kendi kendilerine’ öylesine bir ilgi alanı yaratmaya yöneliktir.
Örneklemek gerekirse; İl delege oylarıyla yapılan il kongresinde, İl başkanlığı ve yönetim kurulu seçimlerine aydın adaylardan oluşan listeyle katılanlar, lümpenlere karşı ezici bir yenilgiyle seçimi kaybetmişlerdir.
Her ne kadar sui misal, emsal olmasa da; bu örnek bile CHP’nin küçük yerlerde neden başarılı olamadıklarının kanıtı olarak görmek gerekir.
Yönetim kurulları, sorulduğunda, bırakın okların ne anlama geldiğini, CHP logosunda kaç tane ok olduğunu bile bilmeyen, CHP’den, sosyal demokrasiden bihaberlerden oluşmuştur.
Dar bölge totaliter cahilleri, partide ellerine geçirdikleri bu güçleriyle, özellikle aydınları dışlama politikaları sonucunda, CHP’de gerçeklerden kopuk hayalci politikalarla, rasyonel politikalar üretme aşamasında her seçimde yanlış üzerine yanlış yapmışlar, yılların koca CHP’sini zaman zaman üçüncü parti konumuna indirgemişlerdir.
Kişiler arasında ahde vefaya(!) dayanan lümpenvari tarzda kendi yandaş kitlelerini etraflarına toplayarak, geçmişe dayanan nostaljik simgeleri de kullanmaktan çekinmeden, bağnaz bir yapı kurmuşlardır.
Oluşturdukları yapı, seçmene ve parti tabanına güven vermemekte, örgütlenmelerdeki hataları da partiye sürekli zarar vermektedir.
Soyadları toplumca iyi bilinen adaylar, tehlikeli bir alışkanlıkla hiç de CHP’li adaylara yakışmayan tavırlar sergileyerek, feodal ilişkilerinden medet ummaktadırlar.
Partide adaylıklar üst düzey yöneticilere ya da yakınlarına olan samimiyetlerle ölçülür hale gelmiştir.
Adaylar ve partiyi destekleyen önemli unsurlara (Sivil toplum örgütleri, sendikalar vs.)karşı ‘aday seçicilerle samimiyiz’ izlenimi verilerek, parti politikalarına aykırı biçimde, kişi ilişkilerine dayanan bir yapının var olduğu sürekli sezdirilmiş, bu kesimlere adeta aba altından sopa gösterilmiştir.
Bu tarz siyaset her seçimde alışkanlık halinde kendini tekrarlamaktadır.
Destekledikleri adayların parti genel merkezi yönetimince seçilmemeleri halinde, parti için çalışmayacaklarını, hatta parti aleyhine çalışacaklarını açık açık söylemektedirler.
Partinin değil, adayların öne çıkarıldığı bir partide başarıdan söz edilmesi mümkün değildir.
Parti içinde, program ve tüzükleri kendi lehlerine yorumlayarak aynı yaşam felsefesine sahip ortak çıkar dizileri (grup değil) oluşturarak muktedir olamadıkları küçük iktidarlarını, aynı lümpen yapıdaki, toplumu ileri taşıyacak kültürel birikiminden yoksun, maddiyattan başka hiçbir şeyi olmayan müttefiklerinin kişiliği altında bölgede sürdürme gayretleri temel politikaları olmuştur.
Partiyi değil, feodal kişisel ilişkileri hâkim kılan bu olumsuz unsurlar, sosyal demokratların değil, olsa olsa totaliter sağ partilerin kullanacağı politik taktiklerdir.
Bu şekilde kamuoyu yaratma girişimleri, CHP’nin temel siyasi felsefesine ve ruhuna aykırı davranışlardır.
Geçmişteki hatalar sonucunda; Parti ruhuna aykırı olarak var edilen bu yapı kesinlikle kırılmalıdır.
Partinin asıl sahibi olan aydınların, sivil toplum örgütlerinin, toplumdaki akil adamların, yerel eşrafın partiye tekrar katkı sunmaları sağlanmalıdır.
Geçmişte CHP’ye sadakatle hizmet eden bu toplum önderiyle partinin tekrar barıştırılması, yeniden sağlıklı bir yapı oluşturulması gerekmektedir.
Aksi takdirde başarısızlık kaçınılmazdır.