Kimse, bağımsızlıkçılık, devletçilik, koruyuculuk kalkanına sığınıp; İsrail karşıtlığını, Amerika karşıtlığını, Batı karşıtlığını kullanarak yeryüzünün en kanlı rejimlerinden birini sevimli hale getiremez.
Ve kimse bize, anti emperyalizmin, sömürünün ne olduğu konusunda ders veremez. İçerideki iktidar kavgaları üzerinden Suriye meselesinde bize saf belirleyemez.
Bugün bizim coğrafyada Batı karşıtı, antiemperyalist pozisyon alan rejimlerin hemen hepsi aslında en yandaş rejimler kadar onlarla birliktedir.
Batı karşıtı rejimlerin büyük çoğunluğu kendi ülkelerine ve insanlarına en az bu coğrafyaya müdahil olanlar kadar zarar vermiştir.
Zulmün yerlisi-yabancısı olamaz.
Coğrafyanın özgürlüğünü savunmak Baas rejimine yandaş olmak değildir. Türkiye'de hiç kimse, Suriye'ye yönelik müdahale tehdidinin arkasına sığınıp Şam'daki istihbarat rejimine yandaş aramasın, bulamaz.
Antiemperyalist çizgi, bölgedeki zorba yönetimlerin çizgisi değildir. Antiemperyalist çizgi, sömürge politikalarına karşı durmak kadar bölgedeki zorba rejimlere de karşı durma çizgisidir. Çünkü bunlar yüz yıldır kanımızı akıtan, ülkelerimizi işgal eden, şehirlerimizi harabeye çevirenlerin uzantılarıdır.
Çünkü bu coğrafya, Birinci Dünya Savaşı'nda özgürlüğünü, bağımsızlığını kaybetmiştir. O günden bu yana da özgür olmamıştır.
Bir karış toprağın işgaline ne kadar karşıysak, bir İslam şehrine düşecek bombaya ne kadar öfkeliysek bu rejimlere de o kadar karşı durmaktır mesele. Bunu yapabiliyorsak doğru yerde duruyoruz demektir.
20. Yüzyıl'a özgü, coğrafyayı denetim altında tutmak için geliştirilen siyasal söylemler, ideolojiler yerli değildir. Yandaş rejimler kadar karşıt rejimler de aynı adresler tarafından formatlanmıştır.
Baas ideolojisi nedir? Aynı döneme denk gelen Endonezya'nın Pançalisa'sı nedir? Her ülke, her bölge için siyasal söylemler oluşturuldu ama bunların hiç biri yerli değildi. Kitleler sömürge karşıtlığı ve bu rejimler arasına sıkıştırıldı, nefes alamaz hale getirildi. Yerlilik ana ilkesiyle öne çıkan bütün bu ideolojilere dayanan rejimlerin hepsi zorbaydı, baskıcıydı ülkeleri.
Baasçılık, Kemalizm ve Pançalisa arasındaki benzerliklere bir göz atın. İlginç ortaklıklar göreceksiniz. İlkeler aynı, duruşlar aynı, hedefler aynı. Ülkeye ve millete bakışları, modernleştirme projeleri, kitlesel dönüşüm 'devrim'leri aynı.
Devlet iktidarını ele geçiren bir çevre, ülkenin ve milletin mutlak hakimi olmaya inanmış yönetici kadrolar, kendi ülkelerine en az o ülkelere düşman olanlar kadar yabancıdır.
Ülke ve millet kadar zenginliğin de, tarihin de geleceğin de sahibi biziz derler. Mutlak mülkiyet üzerine kurulmuş rejimlerdir bunlar.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Orta Kuşak'ta yer alan ve talan haritasının merkezinde yaşayan milletler üzerine giydirilmiş konjonktürel giysilerdir bunlar. Asla bu toprakların ruhundan beslenmiyorlar ve asla anti emperyalist değiller.
20. Yüzyıl bitince onlar da bitti. Bitmesi kaderdi, bitecekti... Çünkü 20. Yüzyıl'a özgü düzen yıkılıyordu. Ayakta kalmaları mümkün değildi. ABD yandaşı da ABD karşıtı da aynı misyonu yüklenmiş, aynı rolleri üstlenmiş, coğrafyaya yıkım getirmişti.
Şimdi yerine ne konulacağı tartışma konusu. Çatışmanın merkezi burası. Krizin sebebi bu. Yine emanet rejimler mi gelecek yoksa bu kuşakta, bu medeniyet merkezindeki toplumlar kendi geleceklerini mi kuracaklar. Hesap da bu savaşın sebebi de bu.
Son yirmi yıldaki bütün çatışmalar; işgaller, etnik gerilimler, mezhep krizleri bu çatışmadan besleniyor. Yerli uyanış hareketi ile 21. Yüzyıl'ı dizayn etmek isteyenlerin mücadelesi bu.
Mısır'da kavga bu, Suriye'de bu, Kuzey Afrika'da bu, hatta Türkiye'de bu. Gezi kalkışması üzerinden yürütülen hesap da bu. İçerideki iktidar yapısını dizayn etmek isteyenler, Türkiye'yi de diz çöktürüp coğrafyanın geneline yönelen projeye hazır hale getirmek istiyorlar.
Coğrafyanın yerlileri ülkeleri yönetmeye başlar diye ödleri kopuyor. Tarihin akışını değiştirirler, Birinci Dünya Savaşı ile kurulan düzen bozulur diye yürekleri yarılıyor.
Suriye'ye müdahaleye karşı olmak Baas rejimini savunmak değildir. Baas yönetimine karşıt olmak müdahaleyi savunmak değildir. Yerimiz Suriye halkının, Mısır halkının durduğu yerdir.
Şunu bilelim ki, zorba rejimler varoldukça, ülkelerimiz, topraklarımız, şehirlerimiz saldırıya uğrayacaktır. Bu rejimler saldırının gerçek sebebidir. Yüz yıldır bu yüzden saldırı altındayız. Rejimler varoldukça 21. Yüzyıl da böyle olmaya devam edecektir.