Türkiye Ankara’dan yönetilir. Bu hükmün anlamı nedir? İdare merkezine vurgu mu? Yoksa her alana dair plan ve programlama sürecinin başkent kaynaklı başlatılması mı? İşleyişe bakınca ikinci şık daha çok göze batıyor. Zaten problemler burada başlıyor. Çünkü merkezdeki hesap çoğu zaman taşraya uymuyor. Bu da kâğıt üzerinde büyük ve verimli neticeler doğuran süreçleri fiilî zorunluluktan öteye taşıyamıyor. Misal mi?
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) her sene okulların kapanmasıyla başlattığı iki haftalık öğretmen eğitimi seminerlerini bu yıl farklı bir formata büründürdü.
11-29 Haziran arasını kapsayan projenin tam ismi, ‘Temel Eğitim Öğretmenlerinin Meslekî Gelişim, Eğitim ve Çalışmaları’. Amaç; özellikle 12 yıllık zorunlu kesintili eğitim yani kamuoyunda bilinen ismiyle 4+4+4 sürecine geçiş evresini kolaylaştırmak.
Ötesinde gelecek dönemler için doğru öğretim kanallarının oluşturulması ve sistemleştirilmesi. Resmî evraklara yansıdığına göre etkinliklerin ağırlık noktası uzaktan eğitim. Bu imkânın yeterince ulaşmadığı yerlerde ise yüz yüze seminerler. Uzaktan şıkkı e-konferans salonlarında icra ediliyor. Ana hedef kitle okul öncesi ve sınıf öğretmenleri. Programlar ilçe millî eğitim müdürlüklerinin belirleyeceği yerlerde yapılıyor. Buraya kadar herhangi bir problem söz konusu değil. Peki, işleyiş?
Sadece İstanbul’da 4058 okul öncesi, 28 bin 587 sınıf öğretmeni programa katılıyor. İlde uzaktan eğitim verebilecek e-konferans salonu sayısı 47. Ama ilçe sayısı 39. Akışta sorun çıkmaması için üç grup oluşturulmuş.
Biri uzaktan eğitim alırken diğerleri yüz yüze eğitime tabi tutuluyor. Ancak çoğu öğretmenin aklında 4+4+4’e ilişkin soru işaretleri o boyutta ki seminerden ziyade bunlarla uğraşıyor. Sualler bildik, “Dördüncü sınıflarla eğitimi tamamlayan sınıf öğretmeni ne yapacak? Birinci sınıfta okuma yazma öğretecek miyiz? Norm kadro meselesi ve tayinler ne olacak?”
Memuriyetini gerekçe gösterip ismini ver(e)meyen 12 yıllık sınıf öğretmeni de aynı sıkıntılarla karışmış zihniyle iştirak ediyor seminerlere. “Uzaktan eğitim alıyoruz dört gündür ama verilen seminerler kapsamındaki bilgiler ve tavsiyeler zaten sınıflarda uyguladığımız metotlar.
Bizden önce idareciler benzer toplantılara katılmıştı. Onlardan edindiğimiz bilgiye göre 4+4+4’e dair bilgi alacaktık. Ama hâlâ bu noktada bir gelişme yok. Belki, daha doğrusu inşallah, önümüzdeki haftalarda yüz yüze eğitimlerde cevap bekleyen sorular kafalardan atılabilir.” Salonlardan ziyade dışarıdaki öğretmen kalabalığı da bu anlamda tecrübeli eğitimcinin sözlerini daha anlaşılır kılıyor.
Nihayet eğitim-öğretim sürecini dünya ölçeğinde istenilen seviyeye eriştirmek için proje üretmek şüphesiz gerekli. Ancak bunların klasik salonlara toplama, dakikalarca bilgi bombardımanına tutma şeklinde yürütülmeye çalışılması ne kadar doğru?
Eğitim
programında
eksik yok!
11-29 Haziran arasını kapsayan eğitim programının birinci grup için hazırlanan çizelgesi klasik kâğıt üstü kusursuzluğunda. Birinci gün süreç Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in konuşmasıyla başlıyor. Akabinde Müsteşar Emin Zararsız için “MEB’de Yeniden Yapılanma” başlığı açılmış. Sonrasında da akademik camiadan uzman isimlere belirli hususlarda dersler verdirilmesi uygun görülmüş. Bunların bir bölümü uzaktan bir kısmı yüz yüze şemsiyesi altında icra ediliyor. ‘Ders saati’ (resmî belgedeki ibare bu) süresi ise 50 dakika.
Gelelim derslerde işlenen konulardan birkaçına: ‘Eğitimde İletişim’, ‘Sorgulanan Eğitim: Bir Yaşam Alanı Olarak Okul’, ‘Kişisel ve Meslekî Gelişim’, ‘4+4+4 Uygulama Esasları (Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emin Karip)’, ‘Ölçtüm Değerlendirdim Ama Neyi?’, ‘Aile Çocuk ve Öğretmen’, ‘Okulda ve Sınıfta Beden Dili’, ‘Yenilenen Eğitim Mevzuatının İncelenmesi, Alınacak Tedbirlerin Belirlenmesi’.