7 Haziran seçimlerinde HDP barajı geçip önceki seçimlerde olduğu gibi AKP’nin hak etmeden 40-50 vekil fazla çıkarmasının önü kesilince, “analar Ağlaması”ndan sert bir u dönüşü yapıp, kahrolsun PKK, kahrolsun HDP’ye geçiş yaptı.
Geçmişte “Türkiye Cumhuriyeti terörist bir devlettir” diyen Kürt sanatçı Şivan Perver’le el ele tutuşup megri megri söyleyen, Habur sınır kapısına kandilden gelen teröristlerin ayağına mahkeme gönderip sınır kapısında terörist aklayan, Kabile reisi dedikleri Barzani’yi parti kongresine davet edip “Türkiye Seninle Gurur Duyuyor” diye slogan attıran,
Askeri kışlamızın içine kadar girip bayrağımız indirilirken gıkı çıkmayan,
Teröristler ellerinde silahlarla yol kesip asayiş uygulaması yaparken ortalıkta gözükmeyen,
Şırnak’ta terör örgütü akademi kurup kendi polisine diploma dağıtırken görmezden gelen,
PKK güneyde kendi maliye teşkilatını kurmuş vergi topluyor diye haber yapanları “barış” düşmanı ilan eden,
Çözüm süreci diye adlandırdıkları dönemde PKK tarafından öldüren, kaçırılan polis, asker ya da diğer kamu görevlileriyle ilgili haber yapan gazetecileri “kan emici” diye yaftalayan,
Oslo’da İngiliz ajanlarının hakemliğinde terör örgütü elebaşlarıyla kapalı kapılar ardında kirli pazarlıklar yapan,
Kürtler tarafından kendisine Serok (önder) dendiğini övünerek anlatanlar hiç onlar değilmiş gibi, şimdilerde ellerinde Türk Bayrağı sarıklı cüppeli düzenbaz imamlarla birlikte bayrak mitingleri yapıyor, Barış diyen herkesi PKK’lı olmakla suçluyor. Maaşlı sosyal medya ekibi (Aktroll diye adlandırılan yalan makinaları) aracılığıyla kahraman asker, kahraman polis algısı yürütüyorlar.
Siz askerleri çok seviyorsunuz öyle mi? O zaman şu sorular yanıt bekliyor sizden.
Bu ülkenin onurlu şerefli askerleri subayları bu günlerde yeniden yargılamaları yapılan ve hepsinin düzmece olduğu (biz zaten biliyorduk) ortaya çıkan Ergenekon, Balyoz, Kafes, Askeri Casusluk, Generallere Suikast, Islak imza gibi davalarda cemaatin delil üretme merkezlerinde üretilen delillerle görevlerinden alınırken, hapislerde çürütülürken, itibarları sıfırlanırken,
aileleri dağılırken, senin baban darbeciymiş diye çocukları okullarından atılırken, yapılan suçlamaları onuruna yediremeyip intihar ederken, iktidar ve cemaate ait medya kuruluşlarında (gazete ve televizyonlarda) haysiyetlerine onurlarına şereflerine hakaret edilirken neredeydiniz. Onlar mı Türk Askeri değildi yoksa siz mi o zaman Türkiyeli değildiniz.
Sakın “ya o zaman bunların kumpas olduğunu bilmiyorduk” demeyin, ağzınızın üstüne düz kürekle vururum.
Bülent Arınç’a suikast yalanıyla bu ülkenin kozmik binasına girdiler. (Bilmeyenler için o binada ne var söyleyeyim. Olası bir savaş, işgal, istila ve benzeri tehlike durumunda ordunun uygulayacağı bütün stratejiler var. İşte o odaya girip günlerce oradaki bütün belgelerin fotokopilerini çektiler.)
Teğmen Mehmet Ali Çelebi, bütün askeri okullardan birincilikle mezun olmuş bir subay. Ergenekon davasında Hizbut Tahrir örgütüyle ilişkilendirip tutukladılar.
Delil neydi ? Cep telefonunda o örgüt üyelerinin numaraları bulunmuştu. Araştırıldı, o numaraların gözaltına alındığı günün akşamı İstanbul Emniyetinde telefonuna yüklendiği ortaya çıktı. Emniyet sehven dedi, Teğmen tahliye edildi ama mahkeme sonunda olmayan delille 16 yıl hapis cezası verildi. Ama siz bunu hiç görmediniz.
Yarbay Mustafa Dönmez, adı Ergenekon örgütünün askeri kanat sorumlusu olarak geçince kaçtı iki gün sonra gelip teslim oldu. Dediler ki Yarbayın üzerinden suikast planları ve silah krokileri (meşhur zir vadisi) çıktı. Yani adam hem kaçmış hem kendini ipe götürecek delilleri toplayıp sonra gelip teslim olmuş. Bu yalana bile gözü kapalı inandınız.
Avukatlar Balyoz darbe planı davasında 2000’den fazla maddi hata tespit edip kamuoyluyla paylaştılar. Öyle açık hatalar vardı ki örneğin2009 yılında kurulan hastanenin adı 2003 yılında yazıldığı iddia edilen darbe planında yer alıyordu.
Bu ve buna benzer, yanlış rütbeler, yanlış adresler, olmayan tesisler, abuk sabuk kurgular (F16 pilotunu Fenerbahçe Stadını Havadan Kontrol Etme görevi verildi diye tutukladılar. F16 o stadın üstünden geçerken stadı toplamda 6 saniye görebilir) o tarihte olmayan yazı fontları gibi iki binden fazla maddi hata tespit edip mahkemeye sundular. Ne oldu peki, beraat etmesi gereken askerlere 30-40 yıl hapis verildi.
Bu davalar başladığında ilk duruşmalarda delilleri yeterli görmeyip tahliye kararı veren hakim derhal HSYK tarafından görevden alındı. Bunları anlatanlara darbecilerin avukatı dediniz.
Bu kumpas davalarına bakıp tahliye kararı veren Erkan Canak, Oktay Kuban, Necat Ede, Mehmet Faik Saban, Yılmaz Alp,Tuncay Arslan, Erol Tatar,Selda Kutluata, Köksal Şengün ve Şeref Akçay ya görevden atıldı ya da düz hakim olarak başka yerlere sürüldü.
Bunları niye yazıyorum, hani biz yapmadık cemaat yaptı demeye hazırlanan varsa bu hâkimleri bizzat AKP’nin Adalet Bakanının başkanlık ettiği HSYK tarafından görevden alındılar. Bunların hepsini görmezden geldiniz.
Tek tek yazmaya kalksam kitap olur sizde okumazsınız o yüzden toparlamak lazım. Uzun sözün kısası bu askerlere bu kumpaslar kurulurken AKP’de Cemaat’te her şeyin farkındaydı.
Hatta AKP Diyarbakır milletvekili Abdurrahman Kurt bir televizyon programında aynen şunu söyledi;
Biz Akp olarak Cemaat ve Amerika ile (CIA) birlikte Türkiye’deki askeri vesayeti bitirdik. Bu lafın ham hali şudur, biz CIA ve Cemaat Türk ordusuna kumpas kurduk, orduyu zayıflattık.
Bütün bunlar olurken, aydınların solcuların kendini parçalamasına rağmen siz bu süreçleri alkışlayarak takip ettiniz. Her seçimde AKP’ye biraz daha oy vererek elini güçlendirdiniz.
Daha sonra; Cemaatle ortaklık bitince, geçmişte birlikte işler çevirdikleri cemaatçi polisleri, savcıları tek tek derdest ettiler.
Bu gün kahraman diye resimlerini paylaştığınız güneydoğuda PKK tarafından şehit edilen polislerin çoğu 17-25 Aralıktan sonra oralara sürülen polisler. Siz iktidar çıkarları için onları sağa sola sürerken biz gene onlara arka çıktık. Ama siz gene olanları alkışla izlediniz.
Bu çocuklar şehit edilirken biz gerçekten üzülüp kahroluyoruz, sizler ise sadece bunları oya devşirmenin peşinde koşuyorsunuz,
Bizler kimse ölmesin derken “barış” olsun derken, siz savaş çığırtkanlığı yapıyorsunuz,
Bizim çocuklarımız vatan savunması için dağlarda gezerken siz çocuklarınıza sahte çürük raporu alıyor ya da bedelli askerlik yaptırıyorsunuz,
Biz canımız Allaha Emanet dolaşırken, siz onlarca korumayla dolaşıyorsunuz. Sonra da “şehit olmak istiyorum” diye kışkırtma yapıyorsunuz.
Size Merhum Hocanız Necmettin Erbakan’In meşhur sözüyle seslenmek istiyorum. “ Hadi ordan, Hadi ordan sizi gibi oportünistler sizi, sizi gibi çakma milliyetçiler sizi, siz gidi her devrin adamları sizi.
SMMM Mali Müşavir Deniz Aydemir