Nerden aklıma geldi Seyrantepe’deki TT Arena Stadyumu’na metroyla gitmek bilmiyorum ama iyi ki de öyle gitmişim. Yoksa, metroda yan yana düştüğümüzde bana ilk sorusu “Siz de mi hastasınız Tayyip’e?” olan Murat’la tanışmamış olacaktım.
Murat yakışıklı, modern, son derece kibar, imam hatip mezunu ve kendi değimiyle “İmam hatipli olduğu için çok çekmiş” biri. Erzincan kökenli ama İstanbul’da büyümüş, özel sektörde çalışıyor. Ak Partili değilim dese de “teşkilatla oldukça içli dışlı.” Tayyip Erdoğan’ın “her şeyini” seviyor ve ara sıra sertleştiğini, fazla kızdığını kabul etse de “Yapmak zorunda çünkü yumuşak davrandığında, açılımda falan, herkes çok mayıştı” diyor.
Murat’ın “Siz de mi Galatasaraylısınız?” ya da “Siz de mi Madonna hayranısınız?” dermişçesine büyük bir doğallıkla kabullendiği Erdoğan hayranlığı, Ak Parti İstanbul il kongresine giderken bir anda kafamda her şeyi yerli yerine oturtuyor.
Rap rap yerlerimize gittik
Biraz sonra Murat, ben ve içi içine sığmıyormuş gibi koşar adımlarla Seyrantepe durağında inen yüzlerce kişi, metrodan çıkıp teşkilatın bize verdiği kapı numaralarına doğru yöneliyor, hınca hınç dolu stadyumda cep telefonumuza gelen numaralardaki bölmelerde yerimizi alıyoruz. Onbinler, otobüsler ve arabalarla gelip aynı şeyi yapıyor.
Gerçek şu ki, Seyrantepe’de en az 60 bin kişinin katıldığı Ak Parti İstanbul İl Kongresi, Türk siyasetinin artık ideoloji, parti ya da semboller değil tamamen “Tayyip Erdoğan Kültü” etrafından şekillendiğini gösteriyor. Mükemmel bir koreografi ve disiplinle ilerleyen Kongre, adeta bir Erdoğan’a hayranlık şöleni.
Son yarım yüzyılda sıkça kullanılan “kişilik kültü” sözü, aslında sosyolog Max Weber’in “karizmatik otorite” ve Karl Marx’ın “birey kültü” kavramlarına bir gönderme. Benim “Kişilik kültü” sözünden anladığım, bir siyasi figürün medya, reklam ve diğer modern iletişim araçlarını kullanarak adeta kahramanlaştırılarak etrafında yaratılan siyasi akım. Otoriter rejimleri saymazsanız, günümüzde Batı’da siyasetin lider etrafındaki ‘kişilik kültü’ üzerinden yürüdüğü iki ülke ABD ve Türkiye.
‘Usta’ şiiriyle başladı
2010 yılı referanduma hazırlık sürecinde Ak Parti’nin beyin takımından bir isim, “Güzel bir hikayemiz var ve onun da ötesinde insanlara sahici gelen çok iyi bir anlatıcımız var. Kampanyayı Başbakan etrafında kurgulayacağız” demişti.
Referandum ardından seçimler derken o zaman bu zamandır, hem iletişim hem de idari anlamda Ak Parti, Tayyip Erdoğan kültü etrafında biçimlendi.
Başbakan, her zaman olduğu gibi TT Arena’da “Usta” şiiriyle karşılandı... Aslında geçen yıl bu zaman İstanbul’un her köşesinde Tayyip Erdoğan’ın binaları süsleyen dev posterlerini görmüş biri olarak stadyumda Başbakan’ın dev afişlerini görmek beni şaşırtmadı. Ama içerdeki tek siyasi sembolün Erdoğan olmasına şaşırdım.
‘Aşkınla coşkuyla devam’
İşin garibi, bu aslında sadece İstanbul il kongresi; yani Erdoğan aday bile değil. Ama stadyumdaki kalabalığı coşturan siyasi enerji, O’nun etrafında kurgulanmış; ikinci bir isim ya da sembole yer yok. Ne milletvekillerinin ismi okunuyor, ne de diğer parti büyüklerinin. İstanbul’la ilgili kısa belgeselde bile, ekranın sağ alt köşesinde aynı Cumhuriyet Bayramı’nda televizyon kanallarındaki minik Atatürk logosu gibi ‘Erdoğan logosu’ var.
Ara sıra teşkilatların açtığı “korsan” pankartlar gözüme ilişiyor. Hepsi Erdoğan’a bağlılık üzerine: “Usta Sarıyer Tamam, Aşkınla Coşkuyla Yola Devam”, ”Demokrasinin Kalbinden Ustaya Selam” (Silivri teşkilatı), “Ak Sayfalar Büyük Ustaya”, “Arena Böyle Arslan Görmedi”, “Söz Verdik Usta, Sözümüzü Tutacağız 2014’de.”
Bülent Arınç, Abdullah Gül ya da diğer kurucu babalar kendi iç dünyalarında ne hissediyor bilemiyorum. Ama artık Ak Parti, Tayyip Erdoğan demek. Bu, 2010’dan bu yana reklamcıların, iletişimcilerin, danışmanların bilinçli adımlarıyla oluşan ve Başbakan’ın yönetim tarzıyla pekişen bir trend. Erdoğan Kültü’nün dayanağı, modern iletişim ve şehirli muhafazakar alt-orta sınıf.
Atatürk Kültü’nden sonra...
Kısaca Erdoğan, 1980’lerden bu yana artık iyice demode hale gelen Atatürk Kültü’nden sonra, bir çok anlamda cumhuriyet tarihindeki ikinci kişilik kültünün sahibi sayılabilir.
Ak Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu, mükemmeliyetçi bir yerel yönetici ve dünkü Kongre diğer partilerde görmeye alışık olmadığım organizasyon ve disiplinle saat gibi tıkır tıkır işledi.
Babuşçu, Erdoğan’dan hemen önce yaptığı kısa konuşmada karşısındakilerin “seçkinlere rağmen” iktidara gelen bir kitle olduğunu hatırlattı. Kalabalık orada coştu.
Etrafa şöyle bir baktım. Tribünleri gezerken İç Anadolu ve Karadeniz kökenlilerin ne kadar çok olduğu dikkatimi çekti. Genel anlamda Babuşçu’nun sözlerine coşan kalabalık, birinci kuşak şehirli, Başakşahir, Beylikdüzü, Maltepe ve Sarıyer’in sırtları gibi ‘çevre’ mahallelerden geliyor. Özel sektörde ya da esnaf olarak kendi işinde çalışıyor; tüketim toplumundan memnun ve Yeni Türkiye’nin inşasında payını arıyor.
Bunu yaparken de tutunduğu tek adam, Tayyip Erdoğan.