Küresel Gazeteciler Konseyi Ardahan İl temsilcisi Özkan Karakaya, ekonominin duayeni Prof. Dr. Esfender Korkmaz’ı makamında ziyaret etti. Kars-Ardahan ve Iğdır Kalkınma Vakfı Kurucu Başkanlığı, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde CHP'den İstanbul Milletvekili seçilerek TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği yapan, öğrencilere burs veren, Ardahan ve Çıldır’a birçok yatırım kazandıran Prof. Dr. Esfender Korkmaz, Çıldır Belediye Başkanı Yakup Azizoğlu’nun çalışmalarını beğendiğini, Ardahan Belediye Başkanı Faruk Demir’e ise zaman verilmesi gerektiğine dikkat çekti.
İstihdam yaratacak yeni bir ekonomik modele geçilmesi gerektiğini açıklayan Prof. Dr. Korkmaz, Gelişmekte olan ülkelerin gelişmesini tamamlaması için yalnızca büyümenin yetmediğini, ayrıca büyümenin yanında, eğitim, verimlilik ve sosyal yapıda iyileşmenin şart olduğunu söyledi.
2003 yılından beri dış ticarette ithalat ve ihracatta açık verildiğini belirten Prof. Dr. Esfender Korkmaz, “Dış ticaret açığının bir kısmı, Turizm gibi hizmet gelirleri ile veya transfer gelirleri ile kapatılıyor. 2020 de bu alanda net gider oldu. Geride cari açık kalıyor. Kısaca cari açık bir ülkenin dış cari ekonomik ilişkileri nedeni ile döviz olarak kaybettiği kaynaktır. Cari açığı kapatmanın iki yolu var. Bir, doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi. Bu yolla gelen döviz uzun dönem için geldiğinden, cari açığı kapamanın en iyi yoludur. Maliyeti kar transferidir. Ancak istihdam ve katma değer yaratacağı için ekonomiye de katkısı vardır. İkincisi ise dış borçlanma yolu, aslında Türkiye de ithalatın yüzde 77’si üretimde kullanılan hammadde ve aramalıdır. İthalatçı önce dış finansman buluyor. Sonra ithalat yapıyor. Dolayısıyla cari açık otomatik olarak dış borca dönüşmüş oluyor. Öte yandan, eğer cari açık teknoloji ithalatı ve fiziki yatırım yapmak için sermaye malı ithalatı için veriliyor olsaydı, o zaman daha yüksek katma değer ve büyüme olur, ihracat artar ve cari açık kapanırdı” dedi.
Türkiye ilan edilen kırılgan ülkeler içinde, 2019 yılı hariç, sürekli ve en yüksek cari açık veren tek ülke olduğunu aktaran Korkmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “İMF verilerine göre; günümüzde cari açık veren ülkeler içinde, Brezilya 2008 yılına kadar, Endonezya 2012 yılına kadar, Arjantin 2010 yılına kadar Hindistan 2004 yılına kadar, cari fazla vermiştir. Sürekli cari açık veren ikinci ülke Meksika ise 2020 yılında cari fazla vermiştir. Bizim 2020 yılında cari açık/ GSYH ‘oranı eksi yüzde 3,66’dır. 2003 ile 2020 Kasım ayı arasında, yani 17 yıl 11 ayda toplam 857 milyar 285 milyon Dış ticaret açığı ve 609 milyar 724 milyon cari açık verdik. 2003 yılından beri doğrudan yabancı yatırım sermayesi kısmen gayrimenkul alımları için geldi. Daha çok kısa dönemli portföy yatırımları şeklinde geldi. Cari açığın büyük kısmı dış borca dönüştü. Bu borçları geri öderken net kaynak çıkışı ve yoksullaşma olacak. Hatta 2020 için net dış borç ödedik ve yoksullaşmaya yansıdı.
Özetle, büyüme varsa cari açık önemsiz diyenlerin yanılgıları, Hükümetlerin günü kurtarma telaşları, geleceğimizi ipotek altına aldı. Kamu- Özel İşbirliği çerçevesinde Dünyada talep garantisi veren bir başka ülke olduğunu sanmıyorum. Çünkü böyle bir garanti hiçbir sosyo-ekonomik sisteme uymaz.
Piyasa ekonomisinde yap-işet – devret modeli var. Karı da, zararı da ihaleyi alanda kalır. Karı sana zararı millete yalnızca talep garantili bir garabet sistem Türkiye de var. Kesin verileri kimse bilmiyor, ancak anlaşılan kadarıyla onbeş- yirmi yıl devlet bütçesi kamu-özel işbirliği yoluyla talep garantisi verilenlere çalışacak. Bu nedenle bütçede yatırımlara ve tarımsal ve sosyal desteklere daha az pay ayrılacak. Devlet vatandaşa daha az hizmet götürecek. Kamu – özel işbirliğine imza atan hükümet aynı zamanda benden sonra tufan demiş oldu. Kamu altyapılarının ve doğal tekellerin özelleştirilmesi, lüks kamu harcamaları, lüks arabalar ve saraylar da, benden sonra Tufan demektir. Yanlışların bedelini biz ve çocuklarımız ödemeye başladık ve daha çok ödeyeceğiz.”
İstihdam yaratacak yeni bir ekonomik modele geçilmesi gerektiğini açıklayan Prof. Dr. Korkmaz, Gelişmekte olan ülkelerin gelişmesini tamamlaması için yalnızca büyümenin yetmediğini, ayrıca büyümenin yanında, eğitim, verimlilik ve sosyal yapıda iyileşmenin şart olduğunu söyledi.
2003 yılından beri dış ticarette ithalat ve ihracatta açık verildiğini belirten Prof. Dr. Esfender Korkmaz, “Dış ticaret açığının bir kısmı, Turizm gibi hizmet gelirleri ile veya transfer gelirleri ile kapatılıyor. 2020 de bu alanda net gider oldu. Geride cari açık kalıyor. Kısaca cari açık bir ülkenin dış cari ekonomik ilişkileri nedeni ile döviz olarak kaybettiği kaynaktır. Cari açığı kapatmanın iki yolu var. Bir, doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi. Bu yolla gelen döviz uzun dönem için geldiğinden, cari açığı kapamanın en iyi yoludur. Maliyeti kar transferidir. Ancak istihdam ve katma değer yaratacağı için ekonomiye de katkısı vardır. İkincisi ise dış borçlanma yolu, aslında Türkiye de ithalatın yüzde 77’si üretimde kullanılan hammadde ve aramalıdır. İthalatçı önce dış finansman buluyor. Sonra ithalat yapıyor. Dolayısıyla cari açık otomatik olarak dış borca dönüşmüş oluyor. Öte yandan, eğer cari açık teknoloji ithalatı ve fiziki yatırım yapmak için sermaye malı ithalatı için veriliyor olsaydı, o zaman daha yüksek katma değer ve büyüme olur, ihracat artar ve cari açık kapanırdı” dedi.
Türkiye ilan edilen kırılgan ülkeler içinde, 2019 yılı hariç, sürekli ve en yüksek cari açık veren tek ülke olduğunu aktaran Korkmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “İMF verilerine göre; günümüzde cari açık veren ülkeler içinde, Brezilya 2008 yılına kadar, Endonezya 2012 yılına kadar, Arjantin 2010 yılına kadar Hindistan 2004 yılına kadar, cari fazla vermiştir. Sürekli cari açık veren ikinci ülke Meksika ise 2020 yılında cari fazla vermiştir. Bizim 2020 yılında cari açık/ GSYH ‘oranı eksi yüzde 3,66’dır. 2003 ile 2020 Kasım ayı arasında, yani 17 yıl 11 ayda toplam 857 milyar 285 milyon Dış ticaret açığı ve 609 milyar 724 milyon cari açık verdik. 2003 yılından beri doğrudan yabancı yatırım sermayesi kısmen gayrimenkul alımları için geldi. Daha çok kısa dönemli portföy yatırımları şeklinde geldi. Cari açığın büyük kısmı dış borca dönüştü. Bu borçları geri öderken net kaynak çıkışı ve yoksullaşma olacak. Hatta 2020 için net dış borç ödedik ve yoksullaşmaya yansıdı.
Özetle, büyüme varsa cari açık önemsiz diyenlerin yanılgıları, Hükümetlerin günü kurtarma telaşları, geleceğimizi ipotek altına aldı. Kamu- Özel İşbirliği çerçevesinde Dünyada talep garantisi veren bir başka ülke olduğunu sanmıyorum. Çünkü böyle bir garanti hiçbir sosyo-ekonomik sisteme uymaz.
Piyasa ekonomisinde yap-işet – devret modeli var. Karı da, zararı da ihaleyi alanda kalır. Karı sana zararı millete yalnızca talep garantili bir garabet sistem Türkiye de var. Kesin verileri kimse bilmiyor, ancak anlaşılan kadarıyla onbeş- yirmi yıl devlet bütçesi kamu-özel işbirliği yoluyla talep garantisi verilenlere çalışacak. Bu nedenle bütçede yatırımlara ve tarımsal ve sosyal desteklere daha az pay ayrılacak. Devlet vatandaşa daha az hizmet götürecek. Kamu – özel işbirliğine imza atan hükümet aynı zamanda benden sonra tufan demiş oldu. Kamu altyapılarının ve doğal tekellerin özelleştirilmesi, lüks kamu harcamaları, lüks arabalar ve saraylar da, benden sonra Tufan demektir. Yanlışların bedelini biz ve çocuklarımız ödemeye başladık ve daha çok ödeyeceğiz.”